000_05#ALTI İMAM’IN MENÂKIBI VE AHVÂLİ (39)

000_05_01#İMAM MÂLİK

Ebu Abdillah Mâlik İbnu Enes İbni Mâlik el-Asbahî, Dâru’l-Hicre denen Medîne’nin imamıdır. 95 yılında doğdu, 179 yılında Medine’de vefat etti. Öldüğü zaman 84 yaşında idi. O, fıkıh ve hadiste Hicaz bölgesinin ve hatta bütün imamların imamı idi. İmam Şâfiî gibi bir zatın (rahimehullah) onun ashabından biri olması, şeref olarak ona kâfidir. İlmi, İbnu Şihâbi’z-Zührî ve Yahya İbnu Sa’îd el-Ensarî, Nâfi mevla İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) ve başkalarından almıştır. Kendisinden ilim alanlar sayılmayacak kadar çoktur. İmam Şâfiî (rahimehullahu teâla), Muhammed İbnu İbrahim İbnu Dînâr, İbnu Abdirrahmân el-Mahzûmi, Abdulaziz İbni Ebî Hâzım gibi. Bunlar onun ashabından, kendi nazirleridirler. Ma’n İbnu İsâ el-Kezzâz, Abdü’lmelik İbnu Abdilazîz el-Mâcesûn, Yahya İbnu Yahya el-Endülüsî, Abdullah İbnu Mesleme el-Ka’nebî, Abdullah İbnu Vehb, Esbağ İbnu’l-Ferec; bunlar Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Ahmed İbnu Hanbel, Yahya İbnu Maîn gibi hadis imamlarının şeyhleridirler.
Tirmizî, Câmi’inde Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)’den şunu rivayet eder: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: “İnsanların, ilim talebi için hayvanlara binip seyahate çıkacakları zaman yakındır. O vakit, Medine âliminden daha bilginini bulamazlar.” Tirmizî: “Bu hadis hasendir” der. Abdurrezzak ve Süfyân İbnu Uyeyne: “Hadiste zikredilen kimse Mâlik İbnu Enes’tir” demişlerdir. Mâlik (rahimehulla) der ki: “Kendinden ilim yazdığım kimselerden pek azı bana gelip ilim ve fetva sormadan vefat etmiştir.” Bir gün İmam, Rebî’a İbnu Ebî Abdirrahmân’dan hadis rivayet etti. Dinleyenler onun hadislerinden daha çok rivayet etmesini istediler. Bunun üzerine: “Rebîa’yı ne yapacaksınız? O şu kemerin altında uyumaktadır” dedi. Rebîa’ya gidip: “Mâlik’in kendisinden hadis rivayet ettiği Rebî’a sen misin?” dediler. O: “Evet!” dedi. Kendisine “Nasıl olur da Malik senden istifade ederken, sen kendinden istifade etmezsin?” dediler, şu cevabı verdi:
______________
39. Mukaddime cildinde bu imamları etraflıca tanıtmış olmamıza rağmen, burada, kitabın orijinal aslında mevcut olan kısa terceme-i halleri aynen tercümeyi uygun bulduk. Eserin bütünlüğü için de bu gereklidir. Okuyucuların normal karşılayacağını ümid ediyoruz(mütercim).
“Bilmiyor musunuz, bir miskal devlet, ilim sahibi olmaktan hayırlıdır.” Mâlik (rahimehullah), ilme ta’zim göstermede aşırı bir derecedeydi. Hadis rivayet edeceği zaman abdest alır, (en iyi elbiselerini giyer), koku sürünür, büyük bir vakar ve heybetle kürsüye otururdu. Kendisi saygı telkin mehîb bir görünüşe sâhipti. Hakkında bir Medineli şöyle demiştir:
__ArapcaBasi__ يدع الجواب فلا يراجع هيبة والسائلون نواكس الاذقان
ادب الوقار وعز سلطان التقى فهو المطاع وليس ذا سلطان __ArapcaSonu__
Çoğu kere suale cevap vermez, heybetinden tekrar sorulamaz da, sual edenler başları eğik ayrılırlar. Vakârın âdabı ve saltanatın izzeti korkmaktır. O, iktidar sâhibi olmasa da kendine itaat edilir.
Yahya İbnu Saîd el-Kattân: “İmamlar arasında hadisi, Mâlik kadar sahîh olan yoktur” demiştir. Şâfiî (rahimehullah) de: “Âlimler zikredilince, Mâlik onların arasında yıldız gibi parlar” demiştir.
Rivayete göre Halife, Mansur, onu mükreh’in boşamasıyla ilgili hadisi rivayetten meneder. Sonra bu yasağa uyup uymadığını kontrol için, gizli bir adam vasıtasıyla bu konuda hadis sordurur. Mâlik büyük bir kalabalık içerisinde hadisi rivayet eder: “Mecbur edilen (mükreh) kimsenin talâkı mûteber değildir.” Mansur onu kamçıyla dövdürtür, fakat o, hadis rivayetini terketmez.
Hârun er-Reşîd, hac sırasında Mâlik’ten Muvatta’yı dinlerdi. Kendisine Üçyüz dinar ihsanda bulundu ve: “Benimle gelmen lâzım. Zira, ben halkı Muvatta ile amele sevketmeye azmettim, tıpkı Hz. Osman (radıyallahu anh)’ın, Kur’ân’la amele sevkettiği gibi” dedi. İmam Mâlik ona şu cevabı verdi: “İnsanları Muvatta ile amele sevketmek mümkün değildir. Zira Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın Ashabı (radıyallahu anhüm), kendisinden sonra her tarafa dağıldılar. Böylece her memlekette, Ashab tarafından götürülen bir ilim mevcut. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin ihilâfı rahmettir”. Seninle gitmem de imkânsızdır, çünkü Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “Bilselerdi, Medine onlar için daha hayırlıdır” buyurmuştur. İşte vermiş olduğunuz dinarlar, olduğu gibi duruyor. Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın şehrine bedel dünyayı verseniz kabûl etmem” der.
Şâfiî (rahimehullah) der ki: “Ben Mâlik’in kapısında Horasan atlarından ve Mısır katırlarından öylesini gördüm ki, daha güzeline hiç rastlamadım. Kendisine: “Bu ne güzel binek!” dedim. “Bu benden hediye olsun!” dedi. Ben: “Onlardan bir tane de kendine ayır gerekince binersin” dedim. Bana: “Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın yattığı bir toprağa hayvan ayağıyla basmaktan Allah’a karşı haya ediyorum” cevabını verdi.”
İmam Mâlik’in menkîbesi saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Allah’ın rahmeti üzerine olsun!

000_05_02#BUHÂRÎ

Ebu Abdillah Muhammed İbnu İsmâil İbni İbrâhim İbni’l-Muğîre el-Cu’fî el-Buhârî: Kendisine Cu’fî denmesi dedesinin babası olan el-Muğîre’den gelir. Muğîre aslen mecusi idi, Cu’fî olan Yeman el-Buhârî vâsıtasıyla İslâm’a girdiği için onun nisbetini aldı. Cu’fî ise Yemen’de bir kabilenin atasıdır.
Buhârî, 194 senesi Şevvâl’inin 13’ünde, Cuma günü doğmuş, 256 yılının Ramazan bayramı gecesinde vefat etmiştir. Öldüğü zaman 62 yaşındaydı. Erkek evlad bırakmadı. Her memlekette bulunan bütün muhaddislere ilim almak için seyahatler tertipledi. el-Hâfız Mekkî İbnu İbrâhim el-Belhî, Abdullah İbnu Osmân el-Mervezî, Ubeydullah İbnu Mûsâ el-Absî, Ebu Nuaym el-Fadl İbnu Dükeyn, Ali İbnu’l-Medînî, Ahmed İbnu Hanbel, Yahya İbnu Maîn vs.’den hadis yazdı. Kendisinden de pekçok kimse hadis aldı. Firebrî der ki: “Buhârî’nin kitabını 90 bin kişi dinledi, ancak onu kendisinden, benden başka rivayet eden kalmadı.”
Buhârî ilim almaya on yaşındayken başlamıştır. On bir yaşındayken de aldıklarını meşâyih’e arzetmeye başladı. Der ki: “Sahîh adlı kitabımı altı yüz bin hadisten tahric ettim. İçine koyduğum her hadis için iki rekat namaz kıldım.”
’a geldiği zaman oradaki muhaddisler, imtihan niyetiyle kendisine geldiler. Yüz hadis alıp bunların metin ve senetlerini değiştirdiler. Bunları on kişiye dağıtıp, Buhârî’ye okumalarını söylediler. Onlardan biri atılıp kendisine bir hadis sordu. Buhârî “Bilmiyorum” diye cevap verdi. Diğer birini daha sordu. O, yine “Bilmiyorum” diye cevap verdi, böylece onuncu hadisini de sordu. Buhârî her seferinde “Bilmiyorum” diye cevap verdi. Sonra ikinci şahıs aynı şekilde on hadis sordu. Böylece on şahsın onu da, onar hadis sordular ve Buhârî’den hep “Bilmiyorum” cevabını aldılar. Ulema onun “Bilmiyorum” cevâbından ârif bir kimse olduğunu anlamıştı. Âlim olmayanlar bu durumu idrak edememişlerdi. Sorular bitince, Buhârî, birinci zata yönelip: “Senin ilk hadisin şöyle olacaktı, ikinci hadisin şöyle olacaktı” dedi ve onunu da doğru şekliyle gösterdi. Değiştirilen her senede metnini koyarak doğrulamıştı. Sonra diğer şahıslara yönelerek, onlara da aynı şekilde hadislerinin doğru şekillerini haber verdi. Bunun üzerine bütün halk onun hâfızasının kuvvetini ikrar edip, fazilet ve üstünlüğünü etti.

000_05_03#MÜSLİM

Ebu’l-Hüseyn Müslim İbnu’l-Haccâc İbnu Müslim el-Kuşeyrî en-Neysâburî 204 yılında doğdu, 261 yılı Receb ayının 24’ünde, 57 yaşında olduğu hâlde vefat etti.
İlim talebi için, birçok beldelere seyahatler yaptı. Yahya İbnu Yahya, Kuteybe İbnu Saîd, İshâk İbnu Râhuye, Ahmed İbnu Hanbel, Ka’nebî, Harmele İbnu Yahya vs. pek çoklarından hadis aldı. Birçok seferler Bağdat’a geldi ve orada hadis rivayet etti. Kendisinden de pek çokları hadis aldı. Hadis bilgisinde, muasırlarına takdîm edilirdi. “el-Müsned’i (Sahîh-i Müslim) işiterek aldığım üçyüzbin hadisten seçtim” demiştir. Hatîbu’l-Bağdâdî: “Müslim, Buhârî’nin yolundan gitti. Onun ilmine hasr-ı nazar etti ve onu örnek aldı” der.

000_05_04#EBU DÂVUD

Süleyman İbnu’l-Eş’as İbnu İshâk el-Esedî es-Sicistânî ilim almak için seyahatler yaptı. Hadis cemetti ve pekçok eser te’lif etti. Irak, Şam, Mısır ve Horasan ulemasından hadis yazdı. 202 yılında doğup, Basra’da 275 yılında Şevval ayının 16’sında vefat etti. Hadisi, Buhârî ve Müslim’in meşâyihinden aldı: Ahmed İbnu Hanbel, Osman İbnu Ebi Şeybe, Kuteybe İbnu Saîd gibi hadis imamları; kendisinden de oğlu Abdullah, Ebu Abdirrahmân en-Nesâî, Ebu Alî el-Lü’lü’î vs. pekçokları hadis aldı.
Kitabı es-Sünen’i, Ahmed İbnu Hanbel’e arzetti. Ahmed, beğendi ve istihsan etti. Ebu Dâvud (rahimehullahu teâla) der ki: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’dan beşyüzbin hadis yazdım. Bunlardan 4800 hadis seçtim ve bu kitaba koydum. Kitapta sahih, sahihe benzeyen ve sahihe yakın olan rivayetler mevcuttur. Kişinin dinini doğru tutması için bu hadislerden dört tanesi kâfidir. Biri “Ameller niyetlere göredir….” hadisi, ikincisi: “Kişinin İslâm’ının güzel oluşu mâlâyani’yi terketmesine bağlıdır” hadisi, üçüncüsü: “ kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olamaz…” hadisi, dördüncüsü de: “Helâl olan şeyler açıklanmıştır, haram olan şeyler de açıklanmıştır…” hadisidir.
Ebu Dâvud, ilim, ibadet ve verâ’da en yüce bir derecede idi. Rivayet edilir ki cübbesinin bir yeni çok geniş diğer yeni dar idi. Kendisine bunun sebebi sorulunca: “Geniş olan, kitaplar için, diğerinin ise geniş olmasına hâcet yok” diye cevap verir. Hattâbî der ki: “Din ilminde Ebu Dâvud’un Sünen’inin bir misli daha te’lif edilmemiştir. Mezhepleri farklı olmasına rağmen, bütün ulemanın hüsn-i kabûlüne mazhar oldu.” Ebu Dâvud: “Kitabıma ulemanın terk hususunda ittifak ettiği tek hadisi almadım” demiştir. İbnu’l-A’rabî de: “Bir kimsenin yanında -Ebu Dâvud’un Sünen’ini kastederek- şu kitapla Kur’ân’dan başka birşey olmasa bile başka bir ilme ihtiyaç duymaz” der.
Hadis uleması, Ebu Dâvud’dan önce Câmi’ler, Müsned’ler vs. te’lif ettiler. Bu kitaplar, sünen ve ahkâma varıncaya kadar herşeyi ihtiva ahbâr, kasas, mev’îze, âdâb vs. bütün rivayetleri cemederler. Onlardan hiçbiri sâdece, Sünen hadislerini (merfu olan ahkâm hadislerini) müstakil bir eserde toplamayı düşünmedi. Ebu Dâvud’a nasîb olan, kimseye nasib de olmadı. İbrâhim el-Harbî, Ebu Dâvud bu kitabı te’lif ettiği zaman: “Hz. Davud (aleyhisselam)’a demir yumuşatıldığı gibi, Ebu Dâvud’a da hadis yumuşatılmıştır” demiştir.

000_05_05#TİRMİZÎ

Ebu İsa Muhammed İbnu İsâ İbni Sevre et-Tirmizî, 200 yılında doğdu ve 279 yılı Recebinin 13’ünde Pazartesi gecesi Tirmîz’de vefat etti. Hâfız âlimlerden biridir. Kuteybe İbnu Sa’îd, Muhammed İbnu Beşşâr, Ali İbnu Hucr gibi hadis imamlarının büyükleriyle karşılaştı. Kendisinden de pek çokları hadis aldı. Hadis ilminde çok sayıda te’lîfatı var. es-Sahih’i kitapların en güzeli, en çok faydalar taşıyanı, tekrarı en az olanıdır.
Tirmizî (rahimehullah teâla) der ki: “Bu kitabı Hicaz, Irak ve Horasan ulemasına arz ettim, hepsi de beğendi ve istihsan etti. Kimin evinde bu kitab varsa, sanki evinde, konuşan bir peygamber vardır.”

000_05_06#NESÂÎ

Ebu Abdirrahmân Ahmed İbnu Şu’ayb İbni Ali İbni Bahr 215 yılında doğdu. 303 yılında Mekke’de öldü. Hâfız imamlardan biridir. Kuteybe İbnu Sa’îd, Ali İbnu Haşrem, İshâk İbnu İbrâhim, Muhammed İbnu Beşşâr, Ebu Dâvud es-Sicistânî vs.’den hadis aldı. Kendisinden de pek çokları hadis rivayet etti. Hadis sahâsında çok sayıda eser vermiştir. Şâfiî mezhebine mensuptur. Şâfi’î mezhebi üzerine (haccı anlatan bir) Menâsik’i vardır. Kendisi verâ sâhibi, titiz ve dindar bir kimseydi. Hâfız Ali İbnu Ömer: “Ebu Abdirrahmân en-Nesâî, devrinde muhaddis olarak adı geçen herkese mukaddemdir” demiştir. Aralarında Ahmed İbnu Hanbel’in oğlu Abdullah’ın da bulunduğu bir kısım şüyûh ve huffâz Nesâî ile ilgili olarak Tarsus’ta toplanıp, kendisini intihab ettiklerini yazdılar. Ümerâdan biri Sünen kitabı hakkında kendisine: “Tamamı sahih mi?” diye sordu. Şu cevabı verdi: “Kitapta sahih, hasen ve bunlara yakın olanlar var.” Öbürü:
– Öyleyse bana sâdece sahihleri yaz! dedi. Bu taleb üzerine el-Müctebâ’yı yazdı. Bu, Sünen’den bir seçmedir. İsnadında illet var diye söz edilmiş bulunan bütün hadislerini terkederek Müctebâ’ya almadı.
Bu yazdıklarımız, mezkur imamların kıymetlerinin büyüklüğüne ve hadis ilmindeki mertebelerinin yüceliğine delâlet pekçok ahvâlden birkaç tanesinin kısa bir hatırlatılmasıdır. Allah hepsine rahmetini bol kılsın.