1. Kureyş’in Çıkardığı Hadiseler ve Hz. Peygamber’i Kâbe’yi Ziyaretten Menetmeleri
  2. Urve b. Mes’ud ile Hz. Peygamber’in Konuşması
  3. Benî Kinâne’den Bir Kişinin Hz Peygamber’le Konuşması
  4. Süheyl b. Amr’ın Hz. Peygamber’le Konuşması ve Hudeybiye Sulhu Şartları

Kureyş’in Çıkardığı Hadiseler ve Hz. Peygamber’i Kâbe’yi Ziyaretten Menetmeleri

– Hz. Peygamber Hudeybiye zamanı yola çıktı. Yolda, Halid b. Velid’in Kureyş’in süvarileriyle Ğamîm’i tutmuş olduklarını haber aldı ve ashabına ‘O halde, siz sağ taraftan gidiniz!’ dedi. Halid, süvarilerin ve askerlerin kaldırdığı tozları görünceye kadar onları farketmedi. Farkedince de atını koşturarak Kureyş’i uyardı ve haberdar etti. Hz. Peygamber devesinin çöktüğü yere kadar ilerledi. Halk deveye ‘Kalk! Kalk!’ diyor; fakat deve kalkmamakta ısrar ediyordu. Dediler ki: ‘Kasvâ (devenin adı) yoruldu’. Bunun üzerine Hz. Peygamber ‘Kasvâ yorulmadı ve onun böyle bir huyu da yoktur. Fakat fil’i Mekke’ye girmekten meneden, Kasvâ’yı da hapsetti’ dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti: ‘Nefsimi elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki Kureyşliler Allah’ın haramlarını gözeteceklerini gösteren herhangi bir istekte bulunursa onu onlara vereceğim’. Sonra devesini özengiledi, deve de sıçrayıp kalktı. Hz. Peygamber, Kureyş’ten uzaklaşarak Hudeybiye’nin en üst noktasına konakladı. Burası suyu azar azar akan bir kaynak üzerindeydi. Halk yavaş yavaş ondan su aldılar. Ve kısa bir süre sonra su bitti. Hz. Peygamber’e susuzluk sebebiyle şikâyete geldiler. Hz. Peygamber sadağından bir ok çıkardı ve onlara bu oku oraya atmalarını emretti. Andolsun ki o kaynağa ok atıldıktan sonra kaynamaya başladı. Oradakiler bu sudan kana kana içtiler. Su, ihtiyaçlarını gördükten sonra tekrar çekildi.

Onlar bu durumda iken, Büdeyl b. Verkâ el-Huzâî, kavminden birkaç kişi ile beraber Hz. Peygamber’e geldiler. Bunlar Tihâme ehlinden olup Hz. Peygamber’in güvendiği kişilerdi. Büdeyl, Hz. Peygamber’e hitâben ‘Ka’b b. Lüey ile Âmir b. Lüey’i bırakıp geldim. Onlar Hudeybiye suları üzerindedirler. Burada uzun müddet kalabilmeleri ve kaçmaya yeltenmemeleri için çoluk çocuklarını ve hanımlarını da beraberlerinde getirmişlerdir. Onlar seninle savaşacaklar ve seni Kâbe’ye girmekten menedeceklerdir’ dedi. Hz. Peygamber ‘Biz herhangi bir kimse ile savaşmak için gelmedik. Sadece umre için geldik. Kureyş’e gelince, savaş onları bîtap ve zayıf düşürmüş; onlara zarar vermiştir.[Dipnot]=178. Hudeybiye, normal büyüklükte bir köydür. İsmini, içindeki bir kuyudan almıştır. Hz. Peygamber’in altında biat almış olduğu ağaca da yakındır. Mekke’ye bir günlük, Medine’ye ise dokuz günlük mesafededir. (Mucemü’l-Büldân).

Eğer isterlerse ben onlar için belli bir zamana kadar sulh yaparım. Onlar benimle halkın arasından çekilsinler. Eğer ben gâlip gelirsem isterlerse gelip İslâm’a, halkın girdiğine girerler. İstemezlerse bile hiç olmazsa istirahat etmiş olurlar ve savaşabilecek bir duruma ulaşırlar. Eğer onlar bu durumların hiç birisini kabul etmezlerse nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki onlarla bu din üzerinde yalnız kalıncaya kadar savaşacağım. Andolsun ki Allah Teâlâ, emrini yerine getirecektir ve dinine yardımcı olacaktır’ dedi. Büdeyl ‘Bu dediklerini Kureyş’e ileteceğim’ dedi ve Hz. Peygamber’in yanından ayrılarak Kureyş’e döndü ve onlara şöyle hitap etti: ‘Biz şu kişinin (Hz. Peygamber) yanından geliyoruz. Eğer isterseniz ondan duyduklarımızı size de söyleyebiliriz’ dedi. Kureyş’in ahmakları ‘Ondan gelecek herhangi bir habere muhtaç değiliz!’ dedilerse de akıllılar duyduklarını söylemelerini istediler. O da ‘Ondan şunları dinledim’ dedi ve Hz. Peygamber’in sözlerini aktardı.


Urve b. Mes’ud ile Hz. Peygamber’in Konuşması

– Urve b. Mes’ud ‘Ey kavim (Kureyş)! Siz atam değil misiniz?’ dedi. Kureyşliler ‘Evet, biz atayız’ dediler. Urve ‘Ben sizin çocuğunuz değil miyim?’ diye sorunca da ‘Evet, bizim çocuğumuzsun’ dediler. Urve ‘Öyleyse size hainlik yapacağımı zanneder misiniz? Beni böyle bir şeyle itham eder misiniz?’ diye sordu. Onlar ‘Hayır!’ deyince de ‘Biliyorsunuz ki ben, Ukkaz ehlini size yardımcı olarak çağırdım. Fakat onlar gelmedikleri için aile efrâdımla, çoluk-çocuğumla ve bana itaat edenlerle birlikte ben gelmedim mi?’ dedi. Kureyş buna da ‘Evet!’ dedi. Bunun üzerine Urve ‘Bu kişi (Hz. Peygamber) size doğru bir yol göstermiştir. O yolu kabul ediniz ve bana izin veriniz de ben de bu kişiye gideyim’ dedi. Kureyş ‘Gidebilirsin’ dediler. Urve, Hz. Peygamber’e geldi ve onunla konuştu. Hz. Peygamber, Budeyl’e söylediklerinin aynını ona da söyledi. Urve, Hz. Peygamber’i dinledikten sonra şöyle dedi: ‘Ey Muhammed, bana söyleyebilir misin? Eğer kavminin işini bitirir yani köklerini kazırsan, acaba Araplar arasında senden evvel aile efradını ortadan kaldıran var mıdır? Eğer böyle bir şey yoksa, andolsun ki ben etrafında yüzler görmüyorum (Sahabelere hakaret etmek istiyor). Ben burada karmakarışık kişiler görüyorum. Onlar her an kaçacak ve seni yalnız bırakacak gibi görünüyorlar’.. Urve’nin bu sözlerini dinleyen Hz. Ebubekir-i Sıddık, ona ‘Lât’ın tenâsül uzvunu em! Biz mi Rasûlullah’ı bırakıp kaçacağız?’ dedi. Urve ‘Bu kimdir?’ deyince kendisine onun Ebubekir olduğu söylendi. Bunun üzerine Urve şöyle dedi: ‘Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki eğer daha önce bana bir iyiliğin olmamış olsaydı şimdi sana cevap verirdim’ dedi. Urve, Hz. Peygamber’le konuşuyordu ve Hz. Peygamber her konuştukça o, Hz. Peygamber’in sakalını tutmak istiyordu. Muğîre b. Şûbe de Hz. Peygamber’in tam başı ucunda elinde kılıcı, başında miğferi olduğu halde duruyordu. O, elini Hz. Peygamber’in mübarek sakalına her uzattıkça kılıcının sırtıyla Urve’nin eline vuruyor ve ona ‘Elini Rasûlullah’ın mübarek sakalından uzak tut!’ diyordu. (Araplar konuşma sırasında normal olarak karşılarındaki muhatablarının yüzlerini tutarlardı. Bu bir adet idi). Urve başını kaldırarak ‘Bu kimdir ki ellerime vuruyor?’ diye sordu. ‘(Bu senin yeğenin) Muğîre b. Şûbe’dir’ dediler. Bunun üzerine Urve şöyle dedi: ‘Ey hilebaz! Senin hileni ben ortadan kaldırmadım mı?’ Muğîre b. Şûbe câhiliyet döneminde bir grupla arkadaşlık yapmış ve onları öldürerek mallarını almıştı. Sonra da Hz. Peygamber’e gelerek müslüman olmuştu. Hz. Peygamber de o zaman ‘İslâm’ını kabul ederiz ama mala gelince onun benimle bir ilgisi yoktur’ buyurmuştu.

Urve durmadan göz ucuyla Hz. Peygamber’in sahabelerine bakıyordu. Çünkü Hz. Peygamber’in mübarek ağzından sıçrayan her bir şey mutlaka o sahabelerden birisinin eline düşer ve o sahabe de o sıçrayan şeyleri teberrüken yüzüne ve derisine sürerdi. Hz. Peygamber onlara ne emretse hemen onu yerine getirirlerdi. Abdest aldığı zamân onun abdest suyunu getirmek hususunda neredeyse savaşacaklardı. Konuştukları zaman seslerini Hz. Peygamber’inkinden alçak tutarlardı. Hz. Peygamber’i ta’zim için ona dikkatli bir şekilde bakmazlardı. Böylece Urve, Hz. Peygamber’in yanından ayrılarak arkadaşlarına gitti ve onlara şöyle dedi: ‘Ey kavim! Andolsun ki ben krallara; Kayser’e, Kisrâ’ya, Necâşî’ye gittim ve andolsun ki hiç birisi adamlarından, Muhammed’in ashabından gördüğü ta’zimi görmemektedir. Andolsun ki Muhammed’in ağzından bir tükrük çıksa mutlaka onların birisinin eline düşer, onlar da onu ellerine ve yüzlerine sürüyorlar. Muhammed onlara bir emirde bulunsa derhal onu yerine getiriyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyunu getirmek için nerdeyse birbirleriyle savaşacaklar. Konuştuğu zaman onun katında seslerini alçaltıyorlar; ta’zim maksadıyla ona dikkatli bir şekilde de bakmıyorlar. Muhammed size doğru bir plan sunmaktadır, onu kabul ediniz’.


Benî Kinâne’den Bir Kişinin Hz Peygamber’le Konuşması

Benî Kinâne’den bir kişi, ‘Bana izin veriniz de ben bu kişiye gideyim’ dedi. Kureyşliler de ‘Git!’ dediler. Hz. Peygamber ve ashabı o kişiyi gördüklerinde Hz. Peygamber ‘Bu falan adamdır ve Kâbe’ye kurban olarak götürülen develeri ta’zim eden bir kavimdendir. Onun önüne kurbanlık olarak götürdüğünüz develeri sürünüz’ dedi. Develer onun önüne sürüldü. Halk onu ‘Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk!’ sesleriyle karşıladılar. O kişi bu manzarayı gördüğünde ‘Sübhânallah (Allah’ı ortaktan tenzih ediyorum)! Bu develerin, bu ihramlı insanların Kâbe’den menedilmesi uygun değildir’ dedi. Arkadaşlarına yani Kureyş’e döndüğünde şunları söyledi: ‘Ben, boyunlarına gerdanlıklar asılıp boyunlarının sağ tarafları kanatılmış develer gördüm (Kurbanlık develerin bilinmesi için böyle yaparlardı). Onların Kâbe’den menedilmesini uygun görmüyorum’ dedi. O zaman Kureyş’ten bir kişi ayağa kalktı. İsmi Mikrez b. Hafs idi. ‘Bana izin verin de bir de ben gideyim’ dedi. Kureyşliler ona da izin verdiler. Hz. Peygamber bu kişiyi gördüğünde şöyle buyurdu: ‘Bu Mikrez’dir ve fâsık bir kişidir’ dedi. Hz. Peygamber bu adamla konuşurken Süheyl b. Amr geldi.


Süheyl b. Amr’ın Hz. Peygamber’le Konuşması ve Hudeybiye Sulhu Şartları

Süheyl geldi ve Hz. Peygamber’e şöyle dedi: ‘Gel bizimle senin aranda bir akitnâme yaz!’ Bunun üzerine Hz. Peygamber kâtibi çağırdı ve ona ‘Yaz!’ dedi: Bismillâhirrahmânirrahîm! (Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla)’. Rahman kelimesine gelince Süheyl “Andolsun ki ben onun kim olduğunu bilmiyorum. Fakat şöyle yaz: ‘Ey Allah’ım! Senin isminle’. Nitekim daha önce de böyle yazıyordun” dedi. Müslümanlar “Allah’a yemin olsun ki biz onu ancak Bismillâhirrahmânirrahîm’ olarak yazarız” dediler. Fakat Hz. Peygamber, kâtibe ‘Ey Allah’ım! Senin isminle yazıyorum’ ibâresini yazmasını emretti, sonra da şöyle buyurdu: ‘Bu, Allah’ın Rasûlü Muhammed’in hükmettiğidir!’ Bunun üzerine Süheyl “Allah’a and içerim ki eğer Allah’ın Rasûlü olduğuna inansaydık seni Kâbe’den menetmez ve seninle savaşmazdık. Fakat ‘Abdullah’ın oğlu Muhammed’den!’ ibâresini yaz!” dedi. Hz. Peygamber ‘Andolsun, siz yalanlasanız da ben kesinlikle Allah’ın Rasûlüyüm. Muhammed b. Abdullah yazın’ dedi {179}. Hz. Peygamber kâtibe ‘Şu şart ile akit yapılıyor: Bizimle Kâbe’nin arasından çekilecekler ve biz Kâbe’yi ziyaret edeceğiz’ diye yazmasını söyledi. Süheyl ‘Araplar, sizin Kâbe’yi bizi zor altında bırakarak ziyaret ettiğinizi söylemesinler diye bu iş bu sene olmayacak; ancak gelecek sene olacaktır’ dedi. Kâtip bunu da yazdı. Süheyl ayrıca şu şartı da ekledi: ‘Bizden bir kişi sana gelecek olursa senin dininden dahi olsa, onu bize geri göndereceksin!’ Süheyl’in bu cümlesi üzerine müslümanlar ‘Sübhânallah! (Allah’ı ortaktan tenzih ediyoruz![Dipnot]=179. Zühri şöyle der: “Hz. Peygamber’in bu sözleri daha önce vermiş olduğu ‘Onlar Allah’ın haramlarını gözetecek herhangi bir teklifte bulunurlarsa kabul eder ve onu onlara veririm’ sözünden ileri geliyordu”.

 İnsan müslüman olarak bize gelirse nasıl olur da müşriklere geri verilir?’ dediler.


CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here