1. Ebu Cendel (R.A.) Kıssası
  2. Ebu Busayr ile Onu Mekke’ye Götürmek İçin Gönderilen İki Kişinin Olayı
  3. Ebu Cendel’in Ebu Busayr’a İltihak Etmesi ve Kureyş Kervanlarının Yolunu Kesmeleri
  4. Hz. Peygamber’in Hudeybiye’ye Vardıktan Sonra Osman’ı Mekke’ye Göndermesi
  5. Hz. Ömer’in Hudeybiye Barışı Hakkındaki Görüşü
  6. Hz Ebubekir’in Hudeybiye Anlaşması Hakkındaki Görüşü

Ebu Cendel (R.A.) Kıssası

Hz. Peygamber ile Süheyl bu akidnameyi yazarken Süheyl’in oğlu Ebu Cendel ansızın çıkageldi. Ve ayaklarında bukağılar vardı. Tâ Mekke’nin alt kısmından çıkmış, kendini müslümanların arasına atmıştı. Süheyl: ‘Ey Muhammed! İşte benim ilk şartım budur. Onu bana iade edeceksin’ dedi. Hz. Peygamber ‘Biz henüz sulhnameyi imzalamadık’ dediyse de Süheyl: ‘Allah’a andolsun, böyle yaparsan seninle hiçbir şey hakkında sulh yapmayacağız’ dedi. Hz. Peygamber ‘Bunu benim için geçerli kabul et’ dediyse de Süheyl ‘Senin için bunu kabul etmem’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber tekrar ‘Bunu yap’ dedi. Süheyl de ‘bunu yapamam’ diye mukabelede bulundu. Mukraz: ‘Evet, bunu sana verdik’ dedi. Ebu Cendel: ‘Ey müslümanlar! Size müslüman olarak geldiğim halde beni müşriklere mi veriyorsunuz? Benim başıma geleni görmüyor musunuz?’ dedi. Zira Ebu Cendel’e İslâm’ı kabul ettiğinden dolayı şiddetli işkence yapılmıştı. Hz. Ömer diyor ki: ‘Ben o anda Rasûlullah’a gelerek dedim ki: ‘Sen Allah’ın gerçek peygamberi değil misin?’ Hz. Peygamber: ‘Evet, gerçek peygamberiyim!’ dedi. Hz. Ömer: ‘Biz hak üzerinde, düşmanımız da batıl üzerinde değil midir?’ dedi. Hz. Peygamber: ‘Evet, öyledir!’ dedi. Hz. Ömer: ‘O halde, biz niçin dinimiz adına bu zilleti kabul ediyoruz?’ dedi. Hz. Peygamber: ‘Ben Allah’ın Rasûlüyüm. Ona isyan etmiyorum. O benim yardımcımdır’ dedi. Hz. Ömer şöyle dedi: ‘Sen bize Kâbe’ye gidip onu tavaf edeceğimizi söylemedin mi?’ dedi. Hz. Peygamber buna da ‘Evet’ dedikten sonra, şöyle devam etti: ‘İlle de bu sene ziyaret edeceğiz diye sana bir haber verdim mi?’ Ömer: ‘Hayır!’ dedi. Hz. Peygamber: ‘İşte yine söylüyorum. Siz Kâbe’yi ziyaret edeceksiniz’ buyurdu. Hz. Ömer der ki: ‘Ebubekr’e geldim. ‘Ey Ebabekir! Bu zat Allâh’ın gerçek peygamberi değil midir?’ dedim. Ebubekir: ‘Evet, o, Allah’ın gerçek peygamberidir’ dedi. Ömer: ‘Biz hak üzerinde, düşmanımız da batıl üzerinde değil midir?’ diye sordu. Ebubekir: ‘Evet, öyle!’ dedi. Ömer: ‘O halde dinimizden niçin taviz veriyoruz?’ diye sordu. Ebubekir: ‘Ey kişi (Hz. Ömer’i kastediyor)! Kesinlikle o Allah’ın Rasûlü’dür ve Rabb’ine isyan etmez. Onun Rabb’i ona yardımcıdır. O halde ey Ömer! Sana düşen onun emrine sarılıp muhalefet etmemendir. Andolsun, o hak üzerindedir’ dedi. Ömer: ‘Peki bize, Mekke’ye girip Kâbe’yi tavaf edeceğimizi söylemedi mi?’ Ebubekir: ‘Evet’ dedi, ‘Fakat sana bu yıl orayı ziyaret edeceğini söyledi mi?’ Ömer: ‘Hayır!’ dedi. Ebubekir: ‘O halde sen kesinlikle Kâbe’ye varacaksın ve onu ziyaret edeceksin’ dedi. Ömer der ki: ‘Ben bu konuşmalarımdan dolayı çok pişman oldum. Bunun vebalinden kurtulmak için birçok ameller işledim’ {180}.

Hz. Peygamber sulhnameyi yazdıktan sonra ashabına hitaben: “Kalkınız, kurbanlarınızı kesiniz ve traş olunuz” dedi. Ravi der ki: Allah’a andolsun sahabeden hiç kimse kalkmadı ve Rasûlullah bu sözünü üç defa tekrarladı. Sahabeden hiç kimse kalkmadığı için, Hz. Peygamber Ümmü Seleme’nin çadırına girdi. Hâdiseyi ona anlattı. Halkın kendisini nasıl rahatsız ettiğini nakletti. Ümmü Seleme: ‘Ey Allah’ın peygamberi! Sen bu işin yapılmasını istiyor musun?’ diye sordu ve ilave etti: ‘O halde çık! Hiç kimse ile bir kelime bile konuşma. Hedy getirdiğin deveni kes, berberini çağır, senin başını traş etsin?’ Rasûlullah bu sözlerden sonra çıktı. Hiç kimse ile konuşmadan devesini kesti, berberini çağırarak traş oldu. Sahabe peygamberin bu yaptıklarını görünce kalktılar, develerini kestiler, bazıları diğerini traş ettiler. Öyle ki birbirleriyle yarışıyorlardı. Sonra iman eden kadınlar geldiler. Cenabı Hak onlar hakkında Mumtehine/10 ayetini indirdi. Hz. Ömer o gün putperestlikten vazgeçmeyen iki kadını boşadı. Birisiyle Muaviye bin Ebi Süfyan, diğeriyle de Saffan bin Umeyye evlendi.


Ebu Busayr ile Onu Mekke’ye Götürmek İçin Gönderilen İki Kişinin Olayı

Sonra Hz. Peygamber Medine’ye döndü. Ebu Busayr Hz. Peygamber’e geldi. Bu zat Kureyş’tendi ve müslüman olmuştu. Kureyş, Ebu Busayr’ı geri götürmek üzere Medine’ye iki kişi gönderdiler ve dediler ki: ‘Bize verdiğin sözü yerine getir!’ Bunun üzerine Hz. Peygamber, Busayr’ı o iki kişiye verdi. Onunla birlikte Medine’den çıkarak Zü’l-Huleyfe’ye vardılar. (Zul Huleyfe, Medine’den altı mil uzakta bulunan ve Medinelilerin hacca giderken mikatları olan bir yerdir). Onlar develerinden indiler. Hurmalarını yiyorlardı. Ebu Busayr, onlardan birisine: ‘Ey falan adam! Senin bu kılıcın ne güzelmiş’ dedi. Bu kişi kılıcı çıkardı. ‘Evet, gerçekten bu kılıç çok güzeldir, onu defalarca denedim, hiçbir kusuru yoktur’ dedi. Ebu Busayr: ‘Verir misin? Ona bakayım’ dedi. O da kılıcı Ebu Busayr’a verdi. Ebu Busayr kılıçla onu öldürdü. Diğeri kaçtı, Medine’ye vardı. Mescide girdi. Hz. Peygamber onu gördüğü zaman ‘Bu kişi dehşetli bir şey görmüştür’ buyurdular. Hz. Peygamber’in yanına vardığında, ‘Benim arkadaşım öldürüldü’ dedi, ‘Ben de öldürülecektim’.[Dipnot]=180. İbn Hişam, II/318 (İbn İshak’dan şunları naklediyor: “(Ömer şöyle dedi: Ben daima sadaka veriyor, oruç tutuyor, namaz kılıyor ve köle azâd ediyordum. Bunların hepsini Hudeybiye gününde söylediklerimin keffareti olsun diye yapıyordum. Umarım ki, Allah hayır ihsan eder”).

Biraz sonra da Ebu Busayr Medine’ye geldi. ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Beni onlara vermekle anlaşmanın şartını yerine getirdin. Sonra Allah beni onlardan kurtardı’ dedi. Hz. Peygamber: ‘Anan ağlasın! Eğer bir arkadaşı olsaydı bu harbi alevlendirecekti’ buyurdu. Busayr bunu işitince anladı ki Hz. Peygamber tekrar onu Mekkelilere verecektir. Böylece Medine’den çıkıp deniz sahiline doğru gitti.


Ebu Cendel’in Ebu Busayr’a İltihak Etmesi ve Kureyş Kervanlarının Yolunu Kesmeleri

Ebu Cendel b. Süheyl b. Amr da kâfirlerin elinden kurtuldu, Ebu Busayr’le birleşti. Kureyş’in müslüman olan her kişisi kaçıp onlara katıldı. Yüz kişilik bir birlik oluşturdular. Kureyşin Şam’a giden kervanını haber aldıkları zaman onun önünü keserlerdi. Kervandakileri öldürür, mallarını alırlardı. Bunun üzerine Kureyş, Hz. Peygamber’e haber gönderdi: “Sahildekilere haber gönder onlardan kim sana gelirse emindir, Kureyşliler’e iade edilmeyecektir;’ dediler. Hz. Peygamber sahildeki müslümanlara haber gönderdi ve Cenab-ı hak da Fetih / 24-26. ayetlerini indirdi {181}.


Hz. Peygamber’in Hudeybiye’ye Vardıktan Sonra Osman’ı Mekke’ye Göndermesi

– “Peygamber’in Hudeybiye’ye gelmesinden dolayı Kureyşliler dehşete kapıldılar. Rasulullah da onlara ashabından bir kişi göndermek istedi. Hz. Ömer’i Mekke’ye göndermek için yanına çağırdı. Hz. Ömer: “Ey Allah’ın Rasûlü, ben onlara lânet okuyorum. Benî Kâb kabilesinden de (Hz. Ömer’in kabilesidir) Mekke’de kimse yoktur ki bana sahip çıksınlar. Sen Hz. Osman’ı gönder. Çünkü onun aşireti Mekke’dedir. O senin istediğin gibi onlarla konuşabilir” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Hz. Osman’ı çağırdı, onu Kureyş’e gönderdi.

“Onlara de ki biz savaşmak için gelmedik. Sadece Umre yapmak istiyoruz. Ve bir de onları İslâm’a davet et” diye emretti. Ayrıca Hz. Osman’a, Mekke’deki erkek ve kadın müminlerin yanına gitmesini, onlara yakında Mekke’nin fethedileceğini haber vermesini ve İslâm’ın orada serbestçe yaşanmasına az bir zaman kaldığını müjdeleyerek maneviyatlarını kuvvetlendir, dedi. Ravi der ki, Hz. Osman, Mekke’ye doğru gitti. Beldeh mevkîine geldiği zaman [Dipnot]=181. İbn Kesir, Bidâye IV/177. (İbn İshak’ın Zührî’den yaptığı rivayette bulunmayan bir takım güzel şeyler Tabarânî’nin rivayetinde vardır). Beyhâkî, IX/218 (Uzun olarak rivayet etmiştir)

Kureyşliler’den bir toplulukla karşılaştı. Onlar nereye gittiğini sordular. Hz. Osman da: “Rasulullah beni size göndermiştir ki sizi İslâm’a davet edeyim ve size haber vereyim ki, biz herhangi bir kimse ile savaşmak üzere gelmiş değiliz. Biz umre yapmak üzere gelmişizdir” dedi. Böylece Osman, Rasûlullah’ın emir buyurduğu şekilde onları davet etti. Onlar da: “Senin sözlerini biz işittik. İhtiyacın ne ise onun için git” dediler. Ve bu esnada Eban b. Said b. As (Amr ibn As’ın yeğenidir) ayağa kalktı, Hz. Osman’a çok sevgi gösterdi ve atını eğerleyerek Hz. Osman’ı ata bindirdi ve “Hz. Osman benim himayemdedir” dedi. Kendisi de Hz. Osman’ın terkisine bindi. Böylece Mekke’ye kadar geldiler. Sonra Kureyşliler Beni Kinane’den olan Huzaa kabilesinden Budeyl b. Verka ile Urve b. Mes’ud es-Sakafî’yi Hz. Peygamber’e gönderdiler {182}.


Hz. Ömer’in Hudeybiye Barışı Hakkındaki Görüşü

– “Hz. Peygamber Mekkelilerle sulh yaptı, onlara birçok tavizler verdi. Eğer peygamber benim başıma bir emir tayin etseydi, o da Hudeybiye’de peygamberin yaptığını yapsaydı onu ne dinlerdim ne de itaat ederdim. Hz. Peygamber’in Kureyş’e verdiklerinden birisi de kâfirlerden biri müslümanlara iltihak ettiği takdirde müslümanların onu geri vermesi şartıydı. Müslümanlardan birisi kâfirlere iltihak ederse onu geri vermeyeceklerdi. {183}.


Hz Ebubekir’in Hudeybiye Anlaşması Hakkındaki Görüşü

– Hz. Ebubekir şöyle anlatıyor: İslâm’da Hudeybiye fethinden daha büyük bir fetih yoktur. Fakat insanlar o gün Hz. Peygamber’le Rabb’i arasında olan şeyleri göremediler. Kullar işi acelece istiyorlardı. Cenab-ı Hak ise kulların acele etmesiyle acele etmez, ta ki işler Allah’ın irade ettiği noktaya varırlar. Andolsun, veda haccında Suheyl bin Amr’a baktım. Kurban kesilen noktanın yanında ayakta duruyordu. Hz. Peygamber’in kurbanlık develerini yaklaştırıyordu, Rasûlullah da onları kendi eliyle kesiyordu. Hz. Peygamber berberi çağırdı. O da peygamberin başını traş etti. Baktım ki Suheyl, Hz. Peygamber’in kesilen kıllarından topluyor, onları iki gözünün üzerine koyuyordu. Bir de Hudeybiye gününde müşriklerin elçisi olduğu zamanda, besmeleyi kabul etmeyişini, Rasûlullah kelimesini reddedişini de görmüştüm. O zaman onu hidayete erdiren Allah’a hamd ettim.” {184}

[Dipnot]=182. İbn Ebi Şeybe, İbn Asâkir (Urve’den); Kenzü’l-Ummal, V/290; Beyhakî, IX/221 (Musa b. Ukbe’den benzer şekilde)

[Dipnot]=183. İbn Sa’d (İbn Abbas’dan); Kenzü’l-Ummal, V/286.

[Dipnot]=184. İbn Asâkir (Vakîdî’den); Kenzü’l-Ummal, 286.


CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here