- Allah’a Davet Hususunda Vazifeli Olan Hz. Peygamber’in Cihad Etmekteki Israrı
- Hz. Peygamber’in Hayber Savaşı’nda Hz Ali’ye Halkı İslâm’a Davet Emri
- Hz. Peygamber’in Hakem b. Keysan’ı İslâm’a Davet Hususundaki Sabrı
- Vahşi b. Harb’in Müslüman Oluşu
- Hz. Peygamber’in Tebliğ Hususundaki Çalışmasından Dolayı Benzinin Sararması ve Bundan Ötürü Hz. Fatıma’nın Ağlaması
- İslâm Daveti’nin Yayılması Hakkında Temim ed-Dari’nin Hadisi
- Hz Ömer’in Mürtedlerin İslâm’a Dönmeleri Hususundaki Arzu ve Gayreti
- Hz. Ömer’in Bir Rahibin Durumuna Ağlaması
Allah’a Davet Hususunda Vazifeli Olan Hz. Peygamber’in Cihad Etmekteki Israrı
– Hudeybiye zamanında -“İnsanları Hidayete Götüren Ahlâk’ bahsinde uzun uzadıya zikredildiği gibi- Budeyl b. Verka el-Huzai geldi. Beraberinde Beni Huzaa’dan birkaç kişi daha vardı. Tihame ehli arasında Beni Huzaa, Rasûlullah’ın dost ve sırdaşıydı. Budeyl b. Verka, Rasûlullah’a şunları söyledi: “Ben arkamda Kâb b. Lueyy, Amr b. Lueyy kabilelerini bırakıp geldim. Bunlar Hudeybiye sularının akıcı kısmında konaklamışlardı. Onlarla beraber küçük-büyük tüm fertleri vardı. Onlar seninle savaşacaklar ve Kâbe’ye gitmene mâni olacaklar!” Bu sözleri işiten Rasûlullah şöyle buyurdu: “Biz hiç kimseyle savaş için gelmiş değiliz. Biz Umre ziyaretini yapmak için geldik. Harb (Bedir gibi Kureyş’le yapılan diğer savaşlar kastedilmektedir) onları zayıf düşürmüş, yormuştur (harbe talip olmasınlar).
Eğer isterlerse onlarla bir müddet sulh için aramızda belli bir müddet tayin ederiz. O zaman benimle halkım arasından çekilirler. Eğer ben galib gelirsem -o zaman girerlerse- halkın girdiği dine girerler. Aksi takdirde o zamana kadar istirahat etmiş olurlar, eğer illa benimle savaşmak istiyorlarsa, nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki boynum tek kalıncaya (ölünceye) kadar, bu iş (peygamberlik) hususunda onlarla savaşırım. Allah’a yemin ederim ki Allah’ın emri muhakkak yerini bulacaktır (İslâm hakim olacaktır)” {47}.
– “Vay Kureyş’in haline! Savaş onları yedi. Acaba benimle diğer araplar arasından çekilirlerse ne zararları vardır? Eğer Araplar beni mağlub ederlerse -zaten onların isteği de budur- istekleri yerine gelmiş olur. Eğer Allah beni Araplara galib getirirse, onlar o zaman istirahat etmiş ve zengin olarak İslâm’a girmiş olurlar. Eğer İslâm’a girmeseler işleri yerine gelmiş olarak o zaman bizimle savaşırlar. Kureyş ne zannediyor? Allah’a yemin ederim, İslâm üzere durmadan onlarla savaşırım. Ta ki Allah beni onlara galib getirinceye veya bu boynum yalnız kalıncaya (ölünceye) kadar…” {48}.
[Dipnot]=46. Ebu Nuaym, Delail, (İbn Ömer’den), sh. 76; Bidâye, III/63, (İbn İshak’tan); Beyhâkî, (İbn Ömer’den); İbn Kesir, Bidâye, III/64, (İbn Kesir bu rivayetin ‘garib’ olduğunu söylemiştir)
[Dipnot]=47. Buhârî, (Misver b. Mahreme ve Mervan’dan)
[Dipnot]=48. Tabarânî, (Misver ve Mervan’dan merfû olarak); Kenz’ül-Ummal, II/287; Aynı hadisi İbn İshak, Zühri kanalıyla rivayet etmiştir. Bidâye, IV/165
Hz. Peygamber’in Hayber Savaşı’nda Hz Ali’ye Halkı İslâm’a Davet Emri
– Allah’ın Rasûlü, Hayber gününde “Andolsun, ben şu bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki Allah onun eliyle Hayber’i fethedecektir. O, Allah ve Rasûlü’nü sever, Allah ve Rasûlü de onu severler” diye buyurdu. Halk o gece sabaha kadar bayrağın kime verileceğini, o kişinin kim olacağını müzakere edip durdular. Sabahleyin halk Rasûlullah’ın yanına geldi. Herkes bayrağın kendisine verileceğini ümid ediyordu. Rasûl-ü Ekrem “Ebu Talib’in oğlu Ali nerededir?” dedi. Sahabe “Ey Allah’ın Rasûlü! Onun, gözleri ağrıyor. Onun için buraya gelemedi” deyince, Rasûl-ü Ekrem birisini göndererek onu çağırdı. Hz. Ali geldi ve Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin mübarek gözlerine tükürüğünü sürdü. Ona dua etti. Hiç hasta olmamış gibi şifayab oldu. Resûlü Ekrem bayrağı ona verdi. Hz. Ali “Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar bizim gibi oluncaya kadar onlarla mücadele edeceğiz, savaşacağız” dedi. Allah’ın Rasûlü “Git! Onların sahasına girinceye kadar devam et. Sonra onları İslâm’a davet et. Onlara İslâm’da Allah’ın haklarından neler var olduğunu haber ver. Allah’a yemin ederim, eğer senin vasıtanla Cenabı Hak bir kişiyi hidayete getirirse, bu senin için kırmızı develerden daha hayırlıdır” buyurdu {49}.
Hz. Peygamber’in Hakem b. Keysan’ı İslâm’a Davet Hususundaki Sabrı
– Mikdad b. Amr şöyle anlatıyor: Ben Hakem b. Keysan’ı esir aldım. Komutanımız onu öldürmek istedi. Ben dedim ki: “Onu öldürme! Rasûlullah’a götürelim”. Böylece onu Rasûlullah’a götürdük. Rasûlullah onu durmadan İslâm’a davet etti. Fakat bu durum biraz uzun sürdü. Bir türlü imana gelmiyordu. Hz. Ömer “Ey Allah’ın Rasûlü! Neye binaen bu adamla konuşuyorsun? Yemin olsun bu ebediyyen müslüman olmaz. Bana izin ver de bunun boynunu vurayım da cehennemi boylasın” dedi. Rasûlü Ekrem, Hz. Ömer’in bu teklifini kabul etmedi ve ona cevap vermedi. Sabır gösterdi, Hakem de sonunda müslüman oldu. Hz. Ömer dedi ki: “Bir de ne göreyim adam müslüman oldu. Böylece geçmiş ve gelecekte beni mahçub etti. Kendi kendime dedim ki “Rasûlullah’ın benden daha iyi bildiği bir hususta nasıl Rasûlullah’a muhalefet edebildim. Oysa maksadım Allah’a ve Rasûlü’ne hizmet etmekti”. Yine Hz. Ömer şöyle demiştir: “Hakem müslüman oldu. Andolsun onun İslâm’ı güzel oldu. Allah yolunda cihad etti. Ta ki Mauna kuyusunda şehid edildi. Binaenaleyh Rasûlullah kendisinden razı olduğu halde şehid düştü ve cennete gitti” {50}.
[Dipnot]=49. Buharî, (Sehl b. Sa’d’dan): Müslim, II/279
[Dipnot]=50. İbn Sa’d, Tabakat’ul-Kübra, IV/137
– Hakem, Rasûl-ü Ekrem’e “İslâm da nedir? diye sorunca Rasûl-ü Ekrem “Bir olan Allah’a kulluk yapacaksın. Onun ortağı yoktur, diyeceksin. Muhammed’in de Allah’ın kulu ve rasûlü olduğuna şehadet edeceksin” buyurdu. Hakem “Ben müslüman oldum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber dönüp ashabına baktı ve şöyle buyurdu: “Eğer demin bu zat hâkkındaki sözlerinizi dinleyip, onu öldürseydim cehenneme giderdim” {51}.
Vahşi b. Harb’in Müslüman Oluşu
– Allah’ın Rasûlü, Hz. Hamza’nın katili Vahşi b. Harb’e haber göndererek onu İslâm’a davet etti. Vahşi, Rasûlü Ekrem’e şu cevabı gönderdi: “Ey Muhammed! Sen beni İslâm’a nasıl davet edersin? Halbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah’a ortak koşan veya zina eden bir kimse günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azab kat kat verilir. O azabta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat var mıdır?” dedi. Bunun üzerine Cenabı Hak, Furkan suresinin 70. ayetini nazil buyurdu. Vahşi diye haber saldığında, Cenabı Hak, Nisa suresinin 48. ayetini indirdi. Yine Vahşi “Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah’ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum acaba Allah beni affeder mi, etmez mi? Bundan başkası var mıdır?” dedi. Bunun üzerine Cenabı Hak Zümer suresinin 53. ayetini indirdi. Vahşi “Buna gelince, evet” dedi ve müslüman oldu. Halk ” (biz de onun gibi katl, zina işlemişizdir)” dediler. Rasûl-ü Ekrem de “Bu ayetin muhatabı sadece Vahşi değil, bütün müslümanlardır” buyurdu {52}.
– Şirk ehlinden bir grup çok adam öldürmüştü. Zina etmişler, hem de çok etmişlerdi. Rasûl-ü Ekrem’e dönüp dediler ki: “Senin söylediğin ve bizi davet ettiğin şey güzeldir, eğer bize işlediklerimizin keffareti olduğunu söylersen!”. Bunun üzerine Furkan suresinin 68. ayeti ile Zümer suresinin 53. ayetleri indi {53}.
Hz. Peygamber’in Tebliğ Hususundaki Çalışmasından Dolayı Benzinin Sararması ve Bundan Ötürü Hz. Fatıma’nın Ağlaması
[Dipnot]=51. İbn Sa’d, IV/138
[Dipnot]=52. Tabarânî, (İbn Abbas’tan); Heysemî, VII/100, (Rivayetin senedinde Ebyen b. Süfyan vardır ve Zehebî onun zayıf olduğunu söylemiştir)
[Dipnot]=53. Buhârî, (İbn Abbas’tan), II/710; Müslim, I/76; Ebu Davud, II/138; Nesâi; el-Ayni, IX/124; Beyhakî, IX/98
– Allah Rasûlü bir gazadan döndü. Mescide girerek iki rekât namaz kıldı. Seferden her geldiğinde mescide girerek iki rekât namaz kılmak hoşuna giderdi. Sonra Hz. Fatıma’nın halini sorar, sonra zevcelerine giderdi. Bir ara seferden geldi. Hanımlarının evlerine gitmeden önce Hz. Fatıma’nın yanına vardı. Fatıma onu kapıda karşıladı. Onun yüzünü (bir rivayete göre ağzını), gözlerini öpüyor ve ağlıyordu. Rasûl-ü Ekrem “Niçin ağlıyorsun?” diye sorunca Hz. Fatıma “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni rengin solmuş ve elbiselerin çürümüş olarak görüyorum. Bundan dolayı ağlıyorum” dedi. Resûl-ü Ekrem ona “Ey Fatıma! Ağlama, Cenabı Hak senin babanı öyle bir işle vazifelendirmiştir ki yeryüzünde çamurdan yapılmış hiçbir ev, kıldan yapılmış hiçbir çadır ve hiçbir otağı kalmayacaktır ki Allah o işle oraya ya izzeti veya zilleti sokacaktır. Öyle ki gecenin vardığı gibi o noktaya varacaktır” {54}.
İslâm Daveti’nin Yayılması Hakkında Temim ed-Dari’nin Hadisi
– “Rasûlullah’tan şöyle dinledim: “Gece ve gündüzün vardıkları noktaya bu emir varacaktır. Allah çamurdan yapılmış hiçbir evi ve kıldan yapılmış hiçbir çadırı bırakmayacaktır ki bu din oraya girmesin. Azizin izzetini, zelilin zilletini getirecektir. Bu öyle bir izzettir ki Allah İslâm ve İslâm ehlini onunla aziz kılar. Öyle bir zillettir ki onunla küfrü zelil kılar”.
Temimi ed-Dari der ki: “Ben aile efradımdan bunu gördüm. Onlardan müslüman olanlara hayr, şeref ve izzet isabet etti. Onlardan kâfir kalanlara ise zillet, alçaklık ve haraç isabet etti” {55}.
Hz Ömer’in Mürtedlerin İslâm’a Dönmeleri Hususundaki Arzu ve Gayreti
– Ebu Musa el-Eş’âri, Tuster şehrinin fethini Hz. Ömer’e haber vermek için beni elçi olarak gönderdi. Hz. Ömer bana Bekir b. Vail adlı kabileden İslâm’dan irtidad etmiş, müşriklere ilhak olmuş altı kişinin hâlini sordu ve “Bekr b. Vail’den o kişiler ne oldu?” deyince ben de “Ey müminlerin emiri! Onlar İslâm’dan irtidad eden bir kavimdir. Müşriklere ilhak oldular. Onların yolu ancak öldürülmektir” dedim. Hz. Ömer “Onları sulh yoluyla elde etmeniz, güneşin üzerinde doğduğu sarı ve beyazdan (altın ve gümüşten) benim katımda daha sevimli olurdu” dedi.[Dipnot]=54. Tabarânî, Ebu Nuaym, Hilye; Hâkim, (Ebu Sa’lebe el-Kuşeni’den); Kenz’ul-Ummal, I/77; Heysemî, VIII/262; Hâkim, III/155. (Heysemî, rivayetin senedindeki Yezid b. Sinan’ın zayıf olduğunu, Hâkim ise, hadisin sahih olduğunu ama Buhârî-Müslim’in rivayet etmediğini söylemektedir. Zehebi ise, Yezid b. Sinan’ın İmam Ahmed tarafından tezyif edildiğini bildirmektedir)
[Dipnot]=55. İmam Ahmed, Tabarânî, (Temim ed-Dâri’den); Ayrıca Tabarânî, (Mikdad’dan). el-Mecma, VI/14, VIII/262; Heysemî, VI/14
Ben “Ey müminlerin emiri! Eğer sen onları tutsaydın onlar hakkında nasıl bir hüküm verirdin?” diye sordum. Hz. Ömer “Onlara çıktıkları kapıyı arzederdim ki oraya tekrar girsinler. Eğer bunu yapsaydılar onlardan kabul ederdim. Aksi takdirde onları hapse koyardım” dedi {56}.
– Hz. Ömer’in yanına, Ebu Musa el-Eş’ari tarafından bir kişi geldi. Hz. Ömer o kişiden halkın (cephede olanların) haberini sordu. O da cevab verdi. Sonra Hz. Ömer “Acaba uzak memleketten yeni bir haber var mıdır?” diye sordu. Kişi “Evet vardır, o da şudur: Bir kişi İslâm’dan sonra küfrü seçti”. Hz. Ömer “Siz onun hakkında ne yaptınız?” diye sordu. Gelen elçi “Onu yakaladık ve boynunu vurduk” dedi. Hz. Ömer “Eğer onu üç gün hapsetseydiniz ve ona hergün bir ekmek yedirseydiniz ve tevbe etmesini teklif etseydiniz umulurdu ki tevbe eder, Allah’ın emrine dönüş yapardı. Ey Allah’ım! Ben orada hazır değildim, böyle bir kişinin öldürülmesini emretmedim. Ve benim kulağıma bu haber geldiği zaman bundan razı olmadım” diye Cenabı Hak’tan mağfiret diledi {57}.
– Amr b. As, Hz. Ömer’e bir mektup yazarak müslüman olduktan sonra kâfir olan, sonra müslüman olduktan sonra tekrar kâfir olan ve bunu birkaç defa yapan bir kimse hakkında şöyle bir soru sordu: “Onun İslâm’ı kabul edilir mi?” Hz. Ömer “Onun İslâm’ını kabul et, Allah’ın onlardan kabul ettiği müddetçe. Ona İslâm’ı arzet, eğer kabul ederse bırak. Aksi takdirde boynunu vur” {58}.
Hz. Ömer’in Bir Rahibin Durumuna Ağlaması
– Hz. Ömer bir rahibin yanından geçerken (herhalde bu hadise Şam’a sefer yaptığı zaman olmuştur) durdu ve rahibi çağırdı. Ona “Bu müminlerin emiridir!” denilince rahib kilisesinden çıktı. Hz. Ömer, hastalanmış, benzi beti kaçmış, yorgun, dünyayı terketmiş bir kişi ile karşılaştı. Onu gördüğünde Hz. Ömer ağladı. Hz. Ömer’e onun hristiyan olduğunu, onun için niçin ağladığını hatırlatan bir kişiye “Bunu biliyorum. Fakat ona acıdım ve Cenabı Hakk’ın (Gaşiye suresinin 3-4.) ayetlerini hatırladım. Onun yorgunluğuna, bitkinliğine rağmen, ateşe girecek oluşuna acıdım” dedi {59}.
[Dipnot]=56. Abdurrezzak, (Enes’ten); Kenz’ul-Ummal, I/79; Beyhâkî, VIII/207
[Dipnot]=57. İmam Malik, İmam Şafii, Abdurrezzak, Ebu Ubeyd el-Garibde; Beyhakî, s. 207. (Abdurrahman el-Kâri’den)
[Dipnot]=58. Müsedded ve İbn Abd’il-Hakem, (Amr b. Şuayb’dan); Kenz, I/79 [Dipnot]=59. Beyhakî, İbn Munzir, Hakim (Ebu İmran el-Cüveni’den); Kenzü’l-Ummal, I/175