000_03#MÜTERCİMİN SUNUŞU

Muhterem okuyucu,
Elinizdeki şu kitab Kütüb-i Sitte’nin tekrar hadîslerinin atılmasıyla ortaya konmuş Teysîru’f-Vüsûl ilâ Câmi’u’l-Usûl adında özet bir kitabın açıklamalı tercümesidir.
Bu kitabın asl’ını, İbnu’l-Esir el-Cezevî (v. 606/ 1209) hazırlamış idi.(33) İbnu’l-Esîr’in eserinin adı Câmi’u’l-Usûl’dür. Bu eser, en mûteber hadîs mecmûalarını birleştirdiği, aynı mevzuya giren bütün makbül hadîsleri bir araya getirdiği için, ortaya konduğu andan itibâren büyük bir alâkaya mazhar olmuştur.
______________
(33) İbnu’l-Esîr’in eseri de Rezîn İbnu Mu’âviye es Sarakastî el-Endülüsî’nin (v.535/1140) et-Tecrid Li’s-Sihâh ve’s Sünen’ine dayanır. İbnu’l Esîr, bundaki senedleri atıp, Rezîn’in ihmâl ettiği hâdisleri ilave etmek ve bazı kelime ve îrab açıklamalarıyla da zenginleştirmek suretiyle Câmi’ul-Usûl’ü ortaya koymuştur. Yani bu da aslında bir tezhîb çalışmasıdır. Usûl denen altı kitabı ilk defa birleştirme şerefi Endülüslü Rezîn’e aittir. (Rezîn’i, Rüzeyn ve Rezzîn şeklinde okuyanlar da olmuştur. Doğrusu Rezîn’dir).

000_03_01#CAMİ’U’L-USÛL’ÜN MÂHİYETİ:

Câmi’u’l-Usûl aslında bir ihtisar çalışmasıdır, yâni bir özetlemedir. Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Nesaî, Tirmizi ve Muvatta’da yer alan hadîslerî tek bir kitap hâline getirmiştir. Eserde iki husûsiyet var:
1 – Kütüb-i Sitte’de geçen mükerrer hadîslerden sâdece biri alınıp, diğerlerine işaret edilmiştir. Böylece hacim azalmış. senetlerin de atılmış olması, hacmi daha da küçültmüştür.
2- Hadîsler yeni bir tanzime tâbi tutularak, aynı konuya giren bütün hadîsler bir araya getirilmiştir.

000_03_02#CÂMİ’U’L-USÛL’ÜN BİR KUSURU

Yukarda kaydettiğimiz iki faziletli hususiyetinin yanında eserin bir de kusur addedilen hususiyeti vardır: Hadislerde geçen -ıstılahta garîb denen- anlaşılması müşkil kelimeler ve bazı i’rab husûsiyetleriyle ilgili uzun açıklamalar getirmiştir. Bazan “gereksiz” dedirtecek dereceye varan bu açıklamalar o kadar fazladır ki, eserin normal hacmini kat kat aşmaktadır. Nitekim az sonra Takdim kısmında, bu eserin müellifi İbnu Deybe’nin açıklamaları esnasında göreceğimiz üzere, Teysîru’l-Vüsûl’ü ihtisâr edenlerden Kâdî’l-Kudât İbnu’l-Bârezî, kitabın hacmini dörtte bire indirebilmiştir.
İslâm uleması, Câmi’u’l-Usûl’ün kıymetini takdir etmiş, ancak daha kullanışlı hale getirmek için, zaten kendisi ihtisar olan bu eseri tekrar ihtisar etme ihtiyacı duymuş, çok çeşitli ihtisarlar yapmıştır. Keşfu’z-Zünun bunlardan tam 7 adedini tanıtır.
Bu ihtisarlardan en güzeli, (Kâtîp Çelebi’nin ifâdesiyle ahsenü’l-İhtisârât), Allah’ın izniyle Türkçemize kazandırmaya çalıştığımız Teysîru’l-Vüsûl’dür. Teysîru’l-Vüsûl’ün müellifi, bu eserin Câmi’ul-Usûl’ün hacmini üçte bire indirdiğini belirtir. Dörtte bire indirene nazaran biraz daha hacimlidir. Çünkü gerekli yerlerde bâzı kelime açıklamalarını korumuştur.

000_03_03#İBNU ’Yİ DE İLÂVE ETTİK

Tercümemizin bir hususiyeti İbnu Mâce’nin ilâvesidir. Çünkü Teysîru’l-Vüsûl’de Kütüb-i Sitte’nin altıncı kitabı Muvatta’dır. Halbuki Hanefiler muhitinde Kütüb-i Sitte deyince altı kitap olarak Muvatta değil İbnu Mâce’nin Sünen’i kastedilir. Bu sebeple Teysîru’l-Vüsûl’deki bu eksikliği gidermek maksadıyla İbnu Mâce’nin Kütüb-i Sitte’ye ziyade olan hadislerini en sonda müstakil bir bölüm şeklinde , yine açıklamalı olarak ilâve ettik. Böylece bu kitabımız, Kütüb-i Sitte’den hiçbirine ihtiyaç duyurmayacak bir muhteva kazandığı gibi, sıhhat bakımından Sahîheyn’den sonra üçüncü derecede yer alan Muvatta’yı da ihtiva etmektedir.

000_03_04#ESERLE İLGİLİ BAZI AÇIKLAMALAR

000_03_04_01#1- BAZI METİN FARKLILIKLARI:

Teysîru’l-Vüsûl’de birkaç kaynağa atfedilerek kaydedilmiş olan bir metni o kaynaklardan bazılarında kelimesi kelimesine aynen bulamayız. Bazen metnin hangi kaynaktan alındığını belirtse de çoğu kere belirtmez. Şu halde kitaptaki metni aynen bulabilmek için kaydedilen bütün kaynakları görmek gerekebilir.
Ancak, bazan tek kitap tarafından rivayet edilmiş olduğu belirtilen hadisler var. Onları kaynağında bulduğumuz zaman, bazı kere Teysîr’deki metinle asıldaki metin arasında bir kısım noksan ve ziyadeye rastlıyoruz. Sözgelimi, sâdece Ebu Dâvud tarafından rivayet edildiği belirtilen bir hadisi Ebu Dâvud’daki aslıyla karşılaştırdığımız zaman, -fıkha tesir etmeyen- bazan ziyade, bazan noksan kelimelere rastlayabiliyoruz. Bu farklılığın neden ileri geldiği merak konusudur. Kur’ân-ı Kerîm dışındaki kitapların el yazma nüshalarında bir kısım farklılıklar devamlı olagelmiştir. Bu sebeple, müellifin çalışmayı yaparken elinde bulundurduğu nüshadan ileri gelme ihtimali var ise de, bazı noksanların esere hâkim olan ihtisâr düşüncesinden ileri gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Teysîr’de, Câmi’u’l-Usül’ün yer verdiği pek çok lügat ve i’rab açıklamalarının atıldığını ve hatta, aynı hadisin farklı vecihleri olarak kaydedilen bir kısım rivayetlerin bile -değişik bir fıkıh ihtiva etmemesi sebebiyle- atıldığını belirtmiştik. Bu esprinin hadis metinlerine dahi sirayeti mümkündür. Istılahtaki taktî denen bu husus, câizdir. Örnek olarak 76 numaralı hadis, Ebu Dâvud’daki aslı ile karşılaştırılabilir.
Ancak, bazan da hadis, aslına nazaran bazı -açıklayıcı- ziyadelere şâmil olmaktadır. Bu maksadla 365 numaralı hadisi misal vereceğiz. Ebu Dâvud’daki aslı daha vecîzdir ve __ArapcaBasi__ مَنْ اَسْ¹لَفَ شَىْءً فَلاَ يَص¹رِفْهُ الى غًيْرِهِ __ArapcaSonu__ şeklindedir. Bu farklılıkların gerçek sebebini ortaya çıkarmak ayrı bir araştırma konusudur. Biz, tercümede Câmi’ul-Usûl’deki metni esas aldık. Gereken durumlarda aslına dikkat çektik.
Şu halde asılla karşılaştırma durumunda zaman zaman bir kısım farklılıklara rastlanabileceğinin önceden bilinmesinde fayda var. Burada hemen şunu da ilâve edelim: Teysîr’in, tercümede esas aldığımız baskısında bazı dizgi hatalarında da rastlanmaktadır. bu hatalar, maalesef harekeler kadar harflerde de görülmektedir. Arapça metni, yeniden dizmek Türkiye şartlarında zor ve belki de daha ziyâde yeni dizgi hatalarına sebep olacağı için, fotoğraf usulüyle aslından aynen almayı uygun gördük. bu sebeple çok fâhiş hataları düzeltme cihetine gittik.

000_03_04_02#2- ESERİN TERTİBİ

Teysîru’l-Vüsûl fıkhın ana konularına göre kitaplar halinde tertiplenmiştir. Bu ana konular kitap içerisinde alfabetik sıraya göre düzenlenmiştir. Meselâ en başta Kitâbu’l-İman yer alır. Zira İman kelimesi, Arap alfabesinin ilk harfi olan elif harfiyle başlar. Birçok konuyla ilgisi olan hadisler için en sona koyduğu Kitâbu’l-Levâhık’tan önceki son bölüm Kitâbu’l-Yemîn’dir. Çünkü “Y” harfi Arap alfabesinde sonuncu harftir. Biz tercümede alfabetik sıra iddiasını yapamıyoruz, gerek de yok. Teysîr’in aslî düzeni ne ise ona uyduk. Kitabın orijinal tertibini bozmamak için İbnu Mâce’nin ziyâde hadislerini en sona müstakilen koymayı uygun gördük. Fihrist kısmında istediğimiz konuya temas hadisleri numaralarıyla bir arada göstereceğiz.
Ana konular (kitaplar) da tekrar fasıllara, fasıllar da bablara ayrılmıştır. Hadisler bablara göre, her seferinde 1’den başlamak üzere numaralanmıştır. Biz, bu numaralamayı aynen koruduk, ayrıca ilk hadisten son hadise kadar devam müteselsil numara ilâve ettik. Açıklamalarda zaman zaman daha önce geçen veya daha sonra gelecek olan hadislere atıf yapınca müteselsil numarayı esas aldık. Hatta en sondaki fihristlerde de hadis numarası verilmişse müteselsil rakamlar esastır.

000_03_04_03#3- AÇIKLAMALAR

Çalışmamızın esas gayesi, hadisleri imkân nisbetinde günümüz insanının anlayacağı hâle getirmektir. Bu sebeple biraz kapalılık taşıyan hadislerde veya teşbîhli olarak ifâde edilen hadislerde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın asıl muradı nedir? Vermek istediği mesaj ve ahkâm nedir? Bunu kısaca belirtmeye çalıştık. Açıklamaları, geçmiş asırlarda yapılmış şerhlerden almaya gayret ettik. (34) Hadislerin, ayetler ve başka hadislerle açıklanması nevinden şahsî açıklamalar ilâve ettiğimiz de olmuştur. Türkçemizde bu neve giren yeni çalışmalarda çoğu kere Arapça şerhlerde rastlanan lügate ve îrâba müteallik tahlillerin aynen aktarıldığına rastlanmaktadır. Biz bu çeşit teferruattan kaçındık. Meselenin tavzîhi, hadisteki bir îcâzın gösterilmesi gereği gibi mutlak bir ihtiyaç dışında okuyucunun büyük çoğunluğuna faydalı olmayacak teferruattan kaçındık.
______________
34. Faydalandığımız şerh, fıkıh, tefsir vs. kaynakları en sonda belirteceğiz.
Buna rağmen, günümüz insanının belli başlı meseleleri sırasına giren bazı dinî-içtimâî mevzuları yeri geldikçe, daha önceki çalışmalarımızdan iktibaslar sûretiyle genişçe işledik. Bunlar daha ziyade terbiyeyi ve ictimâî münasebetleri ilgilendiren meselelerdir ve ihtisas sahamıza girerler. Bu çeşit tahlîller, temelde hep hadis ve ayetlere dayandığı için, eserin umumî havası ile tam bir uyum içinde oldukları görülecektir. Misâl olarak, emr-i bilma’ruf bahsini ele alalım. Kitapta bu mühim bahisle ilgili sekiz aded hadis mevcut. Hadisleri kısa kısa gerekli açıklamalara kavuşturduktan sonra, bu konuyu enine boyuna tahlîl uzunca bir pasajı İslâm Işığında Anarşi kitabımızdan kaydettik. Keza Bina Bölümü’nde sekiz hadis kaydedilmiş. Günümüzün en mühim meselelerinden biri hâlini almış bulunan mesken meselesinin anlaşılmasında bu sekiz hadisi yeterli bulmadık. Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye adlı çalışmamızdan genişçe bir bahsi bazı kısaltmalarla iktibas ettik. Böylece o mevzu her yönüyle aydınlatılmış oldu. Bu çeşit tahlillere sıkça yer verdiğimizi burada belirtmek isteriz.
Açıklamalarla ilgili olarak şu hususun bilinmesinde de fayda var: Her hadis için mutlaka bir açıklama koyma cihetine gitmedik. Gerekli görülen hadislere, yeteri kadar koyduk. Bazan, aynı konuya giren birkaç hadis için bir açıklama koyduk. Açıklamayı, çoğunlukla, benzer hadislerin sonuncusunu müteakip kaydetti isek de birinci hadisi veya ortadaki hadisi müteâkiben yaptığımız da olmuştur. Bunu, hadisin arzettiği mübhemiyet durumuna göre düzenledik. Aynı bâba giren herbir hadise kısa kısa açıklamalar yaptığımız da olmuştur.
Bazı açıklamaları, hadis metni içerisinde iki parantez arasına dercettiğimiz bir kısım kelime ve cümlelerle yapıp, onunla yetindik. Bunlar ya başka bir hadisten alınmadır, ya da âlimlerimizin açıklamalarından metin dâhilinde yapılan bu ilâvelere rağmen izahı gereken fıkhî bir yönü kalmışsa açıklamaya yer verdik, değilse öyle bıraktık.

000_03_04_04#4- HADİSLERİN KAYNAGI:

Teysîru’l-Vüsûl’ün Arapça aslı, hadisi kaydettikten sonra bu hadisin, altı kitaptan (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, Tirmizî, Muvatta) hangilerinde geçti ise onu bazı kısaltmalarla belirtmiştir: “Bu hadisi, Buhârî rivayet etmiştir”. “Sahîheyn rivayet etmiştir”. “Beş kitap… Altı kitap rivayet etmiştir” gibi. Ama bu kitapların hangi bölümünde hangi babta geçmiştir hiçbir açıklama yoktur. Biz bu hadislerin kitaplardaki yerlerini, hadis bulmada rehber sayılan Concordance’ın (Mu’cemu’l-Müfehres Li-Elfâzıl-Hadisi’n-Nebevî) esaslarına uygun şekilde göstermeye çalıştık. Bunu yaparken Câmi’u’l-Usül’ün Abdu’l-Kâdir el-Arnavud tarafından yapılan tahkikli neşrinden istifade ettik. Ancak bu tahkîkte, hadislerin yerlerini göstermede el-Arnavud’un takip ettiği usûl, Concordance sistemine uymadığı için, onu aynen alamadık, ilâve bir çalışma ile mutâbakat elde ettik. Hemen kaydedelim ki pek nadir de olsa, hadisin Teysîru’l-Vüsûl’da zikredilen kaynakta bulunmadığı durumlar da olmuştur. Bunlar muhtemelen müellifin zühûlüdür.

000_03_04_05#HADİSLERİ NASIL GÖSTERDİK?

Hadislerin, kaynak kitaplardaki yerini gösterirken el-Mucemu’l-Müfehres Li-Elfâzı’l-Hadisi’n-Nebevî’nin usûlünü esas aldığımızı söylemiştik. Yine de bu hususu biraz açıklamak gerekecek, çünkü onun usûlü bütün kitaplarda aynı değildir. Şöyle ki:
Bu hadis miftahında Buhârî, Ebu Dâvud, Nesâî, İbnu Mâce ve Tirmizî’nin hadisleri bablarına göre, Müslim ve Muvatta ise bölüm içerisindeki hadis numarasına göre gösterilmiştir.
Biz, şerhte bu değerleri korumakla birlikte hadis bulmada daha da kolaylık sağlamak için bazı ilâveler yaptık ve kendi ilâvelerimizi parantez içerisine aldık. Şöyle ki:
1- Müslim’e, Muhammed Fuad Abdü’l-Bâkî’nin tahkikli neşrinde ki müteselsil numarayı kaydettik. Mesela bir hadisi şöyle göstermişsek: Müslim, libâs 4, (2067); bu, Kitabu’l-Libas bölümünün 4. hadisi demektir. 2067 rakamı da aynı hadisin müteselsil numarasıdır ve bu numara kitapta da parantez içerisine alınmıştır.
2- Muvatta’da bölüm isminden sonra gelen rakam, Müslim’de olduğu gibi hadis’in bölüm içindeki numarasıdır. Bu numaradan sonra gelen parantez içerisindeki rakamlardan birincisi cilt, ikincisi sayfa numarasını gösterir. Mesela Muvatta, İsti’zan 25, (2, 973) şeklinde gösterilen bir hadis 2. cilt, 973 sayfada demektir. Aynı zamanda hadis, Kitâbu’l-İsti’zan’ın 25. hadisidir. Muvatta’daki Muhammed Fuad Abdü’l-Bâki’nin tahkiki ve onun el-Mu’cem’e uygun olarak yaptığı numaralama esas alınmıştır.
3- Ebu Dâvud’un hadislerini bab numalarına göre gösterdik, parantez içerisine de, hadisin müteselsil numarasını kaydettik. Ebu Dâvud’un bu numaraları, Sünen’in 1388/1969 yılında Humus’ta beş cilt halinde yapılan baskısından alınmaktadır. Bu baskının hâmişinde Hattâbî şerhi de mevcuttur.
4- Nesâî’nin hadislerini de bab numarasına göre kaydettik, ancak parantez içerisindeki rakamlarla da, o babın bulunduğu cilt ve sayfa numaralarını gösterdik. Nesâî’nin Sünen’inde, hâl-i hazır piyasada mütedâvil olan şerhli baskısını esas aldık. Şerh, kitabın hâmişi şeklinde sayfa altlarına konmuştur ve Suyûtî’ye aittir. Ayrıca, Suyûtî’nin şerhini müte-âkip de Sindi’nin hâşiyesi dercedilmiştir. Bu baskıda bablara numara verilmemiştir, bu sebeple bulmada kolaylık olur düşüncesiyle babların cilt ve sayfa numaralarını parantez içerisine koyduk.
5- Tirmizî’nin hadislerini bab ve müteselsil hadis numaralarıyla gösterdik. Bunda, Sünen’in 1387/1967 Humus baskısı esas alınmıştır.
6- İbnu Mâce’nin hadislerini göstermede bab ve müteselsil hadis numaraları esas alınmıştır. Burda da bölüm adından sonraki rakam bab’a, parantez içerisindeki rakam da müteselsil numaraya delalet eder. Numaralar, Muhammed Fuad Abdü’lbâkî’nin tahkikli neşrinden alınmıştır.
7- Buhârî’nin hadisleri sâdece bab numaralarıyla gösterilmiştir. Bu numaralar, Buhârî’nin, Mu’cemu’l-Müfehres’in değerlerine uygun olarak İsmâil Lütfi Çakan tarafından 1979 yılında numaralanan İstanbul baskısından alınmıştır.
Eserin Türk okuyucusuna âzamî şekilde faydalı olması, muhtemel hatâların asgariye düşmesi için elimizden gelen gayreti gösterdik. Buna rağmen mükemmele ulaştık diyemiyoruz. Bir kısım hataların -ihtiyarımız dışında- vukuunu da mümkün görüyoruz. Bu çeşit hata ve eksikliklerde Rabbimizin affını okuyucularımızın müsâmahasını ve bizleri uyarmasını diliyoruz. Müteâkip baskılarda hatalar böylece düzeltilme imkânına kavuşmuş olacaktır.
İbrâhim Cânan
__ArapcaBasi__ نَضَّرَ لله اَمْراً سَمِعَ مَقَالَتِى فَوَعَاهَا __ArapcaSonu__
“Sözümü işitip ezberleyen kimsenin (kıyamet günü) Allah yüzünü taze kılsın” (Hadis-i Şerîf)