- Abdullah b. el-Mu’tem’in Tekrit Savaşında Benî Tağlib ve Başka Arapları Dine Davet Etmesi
- Amr İbnü’l As’ın Mısır Savaşlarında Düşmanları İslâm’a Davet Etmesi
- Sahabelerin Seleme b. Kays el-Eşcaî’nin Kumanda Ettiği Savaşta Düşmanı Allah’â Davet Etmesi
- Ebu Musa el-Eş’âri’nin Savaştan Önce İsfahan Halkını Dine Davet Etmesi
Abdullah b. el-Mu’tem’in Tekrit Savaşında Benî Tağlib ve Başka Arapları Dine Davet Etmesi
– Rumlar, Tekrit gününde, müslümanlarla hangi savaşa girişirlerse yenileceklerini ve İslâm orduları ile başa çıkamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine mallarını ve eşyalarını gemilere yüklemeye başladılar. Tağlib, Iyad ve Nemir kabilelerine gönderilen casuslar bunu Abdullah b. El-Mu’temin’e haber verdiler. Arap hristiyanlarıyla barış yapmasını önererek ‘Onlar sana icâbet edeceklerdir.’ dediler. Abdullah bu kabilelere şu haberi gönderdi: ‘Eğer barış hususunda ciddi iseniz Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in de O’nun Rasûlü olduğuna şahitlik ediniz. Allah katından gelen hükümleri kabul ediniz. Sonra da bunu bize bildiriniz!’ Daha sonra bu kabilelere elçiler gönderildi. Bu elçiler sözkonusu kabilelerin İslâm’ı kabul ettikleri haberini Abdullah b. Mu’tem’e getirdiler {264}.
[Dipnot]=262. Sâbûr, Arapların Zü’l-Ektâf adını taktıkları Fars kumandanıdır. Bu isim kendisine yakaladığı Arapların kollarını kopardığı için verilmiştir.
[Dipnot]=263. Bidâye Vıl/41 (Seyf’ten); Taberî IV/94 (Şuayb’dan; o Seyf’ten; Seyf Amr’dan, o da Şa’bi’den bunun bir benzerini).
[Dipnot]=264. İbn Cerir lV/186 (Seyf tarikiyle Muhammed, Talhâ ve başkalarından).
Amr İbnü’l As’ın Mısır Savaşlarında Düşmanları İslâm’a Davet Etmesi
Amr, Hz. Ömer’in Medine’ye dönüşünden sonra Mısır’a gitti. Elyon kapısına dayandı. (Elyon eski Mısır’da bir şehirdi). Hz. Zübeyr de onun arkasından gitti. İki ordu birleşti. Daha sonra bu kişiler Mısır başpiskoposu Ebu Meryem’le karşı karşıya geldiler. Beraberinde birçok da keşiş vardı. Bunlar, Mukavkıs’ın memleketi savunmak için gönderdiği orduda bulunuyorlardı. Amr İbnü’l-As Mısır’a girdiğinde bu ordu İslâm ordusuna karşı çıkmıştı. Amr onlara haber göndererek ‘Acele etmeyiniz. Önce söyleyeceklerimizi dinleyiniz. Sonra da görüşünüzü belirtip istediğinizi yaparsınız.’ dedi. Onlar da savaşı hemen başlatmadılar. Amr onlara ‘Bana Ebu Meryem’le Ebu Miryâm’ı gönderiniz de onlarla görüşelim.’ diye haber yolladı. Onlar da bunu kabul ettiler. Her iki taraf da birbirlerine teminat verdiler. Amr İbnü’l-As bu iki din adamına şunları söyledi: ‘Siz bu memleketin rahiblerisiniz. Şunu biliniz ki Allah Muhammed’i hak ile gönderdi. Muhammed de bize hakkı emretti. O, Allah’tan aldığı her emri bizlere iletti. -Allah’ın selamı ve rahmeti onun üzerine olsun- bunlardan sonra da Rabb’ine kavuştu. Kendisine verilen vazifeyi tam olarak yerine getirdi. Bizim için apaçık bir yol bıraktı. Bize emrettikleri arasında düşmanlara mühlet vermek de vardır. Dolayısıyla sizi İslâm’a davet ediyoruz. Kim İslâm’a girerse o da bizim gibidir. Kim de İslâm’a girmezse ondan cizye vermesini isteriz ve buna karşılık da onu düşmanlarından koruruz. Hz. Peygamber, sizin memleketinizi fethedeceğimizi bizlere haber verdi. Ayrıca aramızdaki akrabalık bağlarından dolayı da size karşı yumuşak davranmamızı vasiyet etti. (Çünkü Hz. İsmail’in annesi Hacer Mısırlı Kıptîlerdendi. Hz. İsmail’se Arapların atalarındandır). Eğer bize icâbet edip cizye verecek olursanız zilletle birlikte sizi korumamız altına alacağız. Hz. Peygamber’in vasiyetlerine uyan emirlerimiz de bizlere ‘Kıptîlere iyi davranınız!’ diye emretmektedirler.’
Onlar da şöyle cevap verdiler: ‘Bu uzak bir akrabalıktır. Böyle uzak bir akrabalık bağını ancak peygamberler gözetebilir. Hacer meşhur bir kadındır. O şerefli birisi idi. Bizim kralımızın kızı olup Menf halkındandı. O sıralar krallık onlardaydı. Ayn-i Şems halkı onları mağlup ettiler ve topraklarını zaptettiler. Bunun üzerine onlar yabancı ülkelere gittiler. Hacer, Hz. İbrahim’e gitti. Hz. İbrahim’e ‘Merhaba, evet!’ dedikten sonra ‘Bize emniyet, eman veriniz. Biz size tekrar geleceğiz’ dediler.’ Amr da onlara şöyle dedi: ‘Benim gibi insanlar kandırılamaz. Fakat size üç günlük eman veriyorum. Gidiniz, kendi aranızda müzakere yapınız. Bu üç günden sonra dediklerimi kabul etmeyecek olursanız sizinle savaşırım.’ Onlar üç günün az olduğunu, müddetin biraz daha uzatılmasını istediler. Amr onlara bir gün daha verdi. Fakat onlar bunun da az olduğunu söylediler. Amr bu süreyi bir gün daha uzattı. Böylece verilen mühlet beş gün oldu. Bu iki din adamı Mukavkıs’ın yanına dönerek Amr’ın tekliflerini ona söylediler. Mukavkıs bunu kabul edecek gibi oldu. Fakat Ertabun buna mani oldu {265}. Bunun üzerine bu iki din adamı Mısırlılara şöyle dediler: ‘Biz sizi müdafaa etmek için var kuvvetimizle çalışacağız ve onlara da dönmeyeceğiz. Bir gününüz gitti, geriye dört gününüz kalmıştır! Bu dört gün zarfında hiç bir şeye dokunmayacaklarından eminiz.’
Fakat daha bu dört gün dolmadan Ferkab adlı bir kumandan İslâm ordusuna bir gece baskını düzenledi. Ancak Amr İbnü’l-As böyle birşey için hazırlıklıydı. İslâm askerleri baskına karşı çıktılar. Ferkab’la birlikte birçok Mısır askeri öldürüldü, birçokları da esir edildi. Bunun üzerine Hz. Amr ile Hz. Zübeyr Ayn-i Şems’i fethetmek üzere harekete geçtiler {266}.
– Amr İbnü’l-As Ayn-i Şems sınırına geldiğinde halk, krallarına koştular ve şöyle dediler: ‘Kisrâ ve Kayser’i hezimete uğratan ve onların memleketlerini istila eden bir orduya nasıl karşı koyabilirsin? Onlarla barış yap. Sakın onlarla savaşmaya kalkışma. Bizi onların saldırılarına mâruz bırakma!.’
Bu hadise dördüncü günde oluyordu. Fakat kral bu teklifi kabul etmedi. Bunun için de müslümanlarla savaşa giriştiler. Sonunda yenilgiye uğradılar. Hz. Zübeyr’in Ayn-i Şems surları üzerinde görünmesiyle halk kapıları İslâm askerlerine açtılar ve Amr’a haber göndererek barış yapmak istediklerini bildirdiler. Amr da bu barışı kabul etti. Hz. Zübeyr de surlardan onların kalesine indi. Fakat barış gerçekleşmişti {267}.
Sahabelerin Seleme b. Kays el-Eşcaî’nin Kumanda Ettiği Savaşta Düşmanı Allah’â Davet Etmesi
Mü’minlerin emîri (Emirü’l-Mü’minîn) Hz. Ömer mü’minlerden oluşan bir ordu toplandığında, başlarına ilim ve fıkıhtan anlayan birisini tayin ederdi. Yine bir seferinde Medine’de büyük bir ordu toplandı. Hz. Ömer bu ordunun kumandanlığına Seleme b. Kays el-Eşcaî’yi getirdi ve ona şunları söyledi: ‘Yoluna Allah’ın ismiyle devam et. Allah’ı inkar edip insanları O’nun yolundan döndürmeye çalışanlarla savaş. Bir müşrik ordusuyla karşılaşırsanız onları şu üç şeyden birine davet ediniz:
[Dipnot]=265. Ertabun Rum kumandanlarından birisiydi. Amr’ın kendisini Filistin’de mağlup etmesinden sonra Mısır’a gitmişti.
[Dipnot]=266. İbn Cerir IV/227 (Seyf tarikiyle Ebu Osman’dan o da Hâlid ve Ubâde’den).
[Dipnot]=267. Taberâni IV/218 (Ebu Hâris ve Ebu Osman’dan).
Önce İslâm’a davet ediniz. Müslüman olurlar ve memleketlerinde kalmak isterlerse mallarından zekat vermek zorundadırlar. Ayrıca müslümanların ganimetlerinden onlar için bir pay yoktur. Fakat onlar müslüman olduktan sonra sizinle birlikte hareket ederlerse, sizin için geçerli olan herşey aynısıyla onlar için de geçerlidir. İslâm’a icâbet etmezlerse haraç vermelerini teklif ediniz. Bunu kabul edecek olurlarsa onlarla düşmanlarıyla savaşınız. Onlara güçlerinin üstünde tekliflerde bulunmayınız. Eğer haracı da vermeyecek olurlarsa o zaman onlara savaş açınız. İyi biliniz ki Allah mutlaka sizi onlara üstün getirecektir. Eğer onlar bir kaleye sığınırlar ve sizden Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmü üzerine teslim olmak isterlerse sakın bunu kabul etmeyiniz. Çünkü Allah’ın ve Rasûlü’nün onlar hakkındaki hükmünün ne olduğunu bilmiyorsunuz. Eğer yine Allah ve Rasûlü’nün zimmeti üzerine teslim olmak isterlerse onlara bu ahdi de vermeyiniz. Siz kendi ahdinizi veriniz. Sizinle savaşırlarsa aşırıya kaçmayınız, haksızlık yapmayınız. Hiç kimseye işkence etmeyiniz, çocukları öldürmeyiniz!’ Bu ordunun kumandanı olan Seleme şunları anlatıyor: ‘Biz bu emirleri aldıktan sonra gideceğimiz yere doğru yola çıktık. Nihayet müşrik olan düşmanlarımızla karşı karşıya geldik. Onları mü’minlerin emîrinin emrettiği şeylere davet ettik. Müslüman olmayı kabul etmediler. Bunun üzerine haraç vermelerini istedik; buna da yanaşmadılar. Savaş kaçınılmaz olmuştu. Savaşa tutuştuk, Allah bizi galip getirdi ve onların hepsini öldürdük. Çoluk-çocuğunu esir, mallarını da ganimet olarak aldık (268).
Ebu Musa el-Eş’âri’nin Savaştan Önce İsfahan Halkını Dine Davet Etmesi
Ebu Musa el-Eş’ari, İsfahan’a gönderildi. O onlara İslâm’ı anlattı; fakat bunu kabul etmekten kaçındılar. Haraç vermelerini istedi ve haraç vermek üzere barış yapıldı. Fakat bu barış ancak sabaha kadar devam edebildi. Sabah olur olmaz ihanet ettiler. Ebu Musa onlarla savaşa tutuştu. Allah Teala kendisini onlara galip getirdi {269}.
[Dipnot]=268. Taberi V/9 (Süleyman b. Büreyde’den).
[Dipnot]=269. İbn Sa’d IV/110 (Beşir b. Ebi Ümeyye’den, o da babasından).