12-Hz. Peygamber’in Zu’l-Cevşen Dababî’yi İslâm’a Davet Etmesi

– Zu’l-Cevşen şöyle anlatıyor: Rasûl-ü Ekrem, Bedir savaşından geldikten sonra ona el-Karha isimli kısrağın yavrusu olan bir at getirdim ve dedim ki: “Sana Karha’nın yavrusunu getirdim ki onu binek edinesin”. Rasûl-ü Ekrem “Ona ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarından en seçkinini onunla değiştirmemi istiyorsan bunu yaparım” dedi. Dedim ki: “Bugün onu herhangi bir silahla veya herhangi bir güzel atla değiştirmek istemiyorum”. Rasûl-ü Ekrem “O halde ona ihtiyacım yok” dedi ve sonra buyurdu: “Ey Zü’l-Cevşen! Niçin müslüman olmuyorsun? Bu işin ilk ehlinden olursun”. Ben “Hayır, müslüman olmam” dedim. Rasûl-ü Ekrem “niçin” diye sorunca dedim ki: “Kavmini gördüm, hepsi senin aleyhindedir”. Rasûl-ü Ekrem “Onların Bedir’de uğradıkları şeyler senin kulağına nasıl geldi?” diye sordu. Dedim ki: “Bu benim kulağıma geldi”. Rasûl-ü Ekrem “O halde biz sana açıklıyoruz” dedi. Ben “Eğer sen Kâbe’ye galib gelir, orayı mesken edinirsen o zaman ben de gelirim” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Yaşarsan onu görürsün!” dedi ve sonra “Ey Bilal! Bu kişinin heybesini al, hurmadan ona da ver!” dedi. Ben Rasûlullah’ın huzurundan ayrılırken arkadaşlarına “İyi bilin ki bu kişi, Beni Amir suvarilerinin en iyisidir” dedi. Zu’l-Cevşen anlatmaya devam eder: “Allah’a yemin olsun ki ben el-Ğur’da aile efradımın yanında iken bir suvari geldi”. “Halk ne yaptı?” diye sorduğumda dedi ki: “Muhammed Kâbe’ye galib geldi ve Kâbe’yi aldı”. Kendi kendime “Annem matemimi tutsun. Eğer o gün müslüman olsaydım ve Rasûlullah’tan el-Hire’yi isteseydim Rasûl-ü Ekrem bana orayı verirdi” dedim.

Bir rivayete göre Rasûl-ü Ekrem ona “Niçin müslüman olmuyorsun?” dediğinde o şunları söylemiştir: “Kavmini gördüm, seni yalanlıyordu. Seni memleketinden çıkarttılar ve seninle savaştılar. Dikkat ediyorum, bakalım ne yapacaksın? Eğer onlara galip gelirsen sana iman eder, tâbi olurum. Eğer onlar seni mağlub ederlerse sana tâbi olmam!”.(1)

13-Hz. Peygamber’in Beşir b. Hasasiye’yi İslâm’a Davet Etmesi

– Beşir b. Hasasiye şöyle anlatıyor: Rasûlullah’a vardım, beni İslâm’a davet ettikten sonra “İsmin nedir?” diye sordu. İsmimin Nezir olduğunu söyleyince “Hayır! Sen beşir (müjdeci)sin!” dedi. Böylece Rasûl-ü Ekrem beni Suffa’da(a) misafir etti.

Rasûlullah’a bir hediye geldiğinde bizi onda ortak kılardı. Ona bir sadaka geldiğinde tamamını bize verirdi. Bir gece Rasûl-ü Ekrem çıktı. Ben de onu takib ettim. El-Baki denilen mezarlığa geldi ve onlara “Ey müminlerin mümin kavimleri! Selam sizin üzerinize olsun. Biz size layık olacağız. Kesinlikle biz Allah içiniz ve ona dönüş yapıcılarız. Siz geniş bir hayra isabet ettiniz. Uzun bir şerri geçtiniz” dedi. Peygamber bunları söyledikten sonra bana bakarak “Sen de kimsin?” dedi. Dedim ki: “Ben Beşir’im!”. Bunun üzerine “Allah’ın senin kulağını, kalbini ve gözünü İslâm’a açıp, seni ‘Eğer biz olmasaydık arz, ehlini yıkar, yere batırırdı’ diyen Rebiat’ul-Feres kabilesinin arasından kurtardığına sevinmiyor musun?” dedi. Ben de “evet, ya Rasûlullah” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Sen niye geldin?” diye sordu. Dedim ki: “Senin düşmenden veya zararlı bir hayvanın seni ısırmasından korktum da ondan dolayı geldim!”.(2)

– Bir başka rivayet şöyledir: “Senin alnından tutup da seni Rebia kavminin arasından çıkarıp İslâm’a getiren Allah’a hamdetmiyor musun? Rebia öyle bir kavimdir ki kanaatlerine göre eğer onlar olmasaydı yeryüzü üzerindekileri yutar, altına alırmış” dedi.(3)

14-Hz. Peygamber’in İsmi Belirtilmeyen Bir Şahsı İslâm’a Davet Etmesi

– Beladeviyye’den bir adam şöyle anlatıyor: “Medine’ye varıp el-Vadi denilen yerde konakladım. Baktım ki bir keçi için iki kişi pazarlık yapıyor. Müşteri satıcıya “bana biraz ucuz ver” diyordu. Kendi kendime ‘şu insanları sapıtan, dalâlete götüren Haşimî (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyor) o mudur acaba?’ dedim. Baktım bedeni güzel, alnı geniş, burnu ve kaşları ince. Göğsünün tam başından göbeğine kadar bir ip gibi siyah tüyler bulunan bir kişi. İki eski elbise giymişti. Bize yaklaştı ve ‘selam sizin üzerinize olsun’ dedi. Biz de onun selamına karşılık verdik. Aradan biraz zaman geçti. Müşteri “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu keçinin sahibine bir şeyler söyle de bana biraz kolaylık göstersin” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem elini uzatıp ‘Bu sizin mallarınız. Siz ona sahibsiniz. Umarım ki kıyamet günü Allah’a vardığında herhangi biriniz haksız olarak, malında, karnında, ırzında benden birşey talep etmeyecektir.

Satarken, satın alırken, verirken, hükmederken, başkasının hakkını eda ederken kolaylık gösteren bir kişiye Allah rahmet eder (Allah rahmet etsin)” dedikten sonra geçip gitti. Dedim ki: “Yeminim olsun, ben bu kişiye yetişeceğim. Çünkü bu kişi çok güzel konuştu”. Ona tâbi oldum ve dedim ki: “Ey Muhammed!” Bu söz üzerine o bütünüyle bana yöneldi; “Ne istiyorsun?” dedi. Ona “Halkı dalâlete götüren, helâk eden, atalarının taptığı tanrılara ibadet etmekten meneden sen misin?” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Sözünü ettiğin zat Allah’tır” buyurdu. Ben “O halde insanları neye davet ediyorsun?” diye sordum. O da “Allah’ın kullarını Allah’a davet ediyorum” dedi. Ben “Sen ne diyorsun?” deyince, Rasûl-ü Ekrem “Şehadet ederim ki Allah’tan başka mabud yok ve ben Muhammed Allah’ın elçisiyim. Bunları yaparken bana nâzil olan Kur’an’a iman edecek, Lat ve Uzza’yı inkâr edeceksin. Namazı eda edecek, zekâtı vereceksin” dedi. Bunun üzerine “Zekât nedir?” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Zenginlerimizin fakirlerimize servetlerinin bir miktarını vermeleridir” buyurdu. “Senin kendisine davet ettiğin ne güzel bir şeydir” dedim. Andolsun, Muhammed o zamana kadar bence nefes alıp veren herkes içinde en bugzettiğim kimseydi. Fakat o çocuğumdan, babamdan ve bütün insanlardan daha sevimli oldu benim kalbimde. Dedim ki: “Bildim, anladım!” Rasûl-ü Ekrem “Anladın mı?” deyince “evet anladım” dedim. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem “Allah’tan başka mabud olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahidlik eder misin? Bana nazil olana iman eder misin?” dedi. Ben de “Ey Rasûlullah! iman ettim” dedikten sonra şunu söyledim: “Başında birçok kimsenin bulunduğu bir suya gitmek istiyorum. Beni davet ettiğin dine onları davet etmek istiyorum. Umarım ki onlar da sana tâbi olurlar (izin verir misin bana?). Rasûlullah “Peki git, onları İslâm’a davet et!” dedi. Böylece o suyun başındaki insanların, erkeği ve kadınıyla hepsi müslüman oldu. Rasûl-ü Ekrem bu icraatımdan sevinerek başımı sıvazladı.(4)

– Rasûl-ü Ekrem, Benî Neccar kabilesinden hasta bir kişiyi ziyarete gitti ve ona “Ey dayım! Lâilâheillallah de!” (Rasûl-ü Ekrem Benî Neccar kabilesinin erkeklerine ‘dayı’ diyordu. Çünkü dedesi Abdulmuttalib’in annesi Selma, Hazrec kabilesinin Benî Neccar boyundandı) dedi. O şahıs “Ben dayı mı, yoksa amca mıyım?” deyince Rasûl-ü Ekrem “Amca değil dayısın” dedi ve devamla “Lâilâheillallah de” dedi. O kişi “O benim için daha mı hayırlı?” diye sorunca Rasûl-ü Ekrem “evet, hayırlı” dedi.(5)

– Yahudilerden bir genç Hz. Peygamber’e hizmet ediyordu. Hasta düştü. Rasûl-ü Ekrem onu ziyarete geldi, başucunda oturdu ve ona “müslüman ol” dedi. o da yanında oturan babasının yüzüne baktı (izin istedi). Babası “Ebu Kasım’a (Hz. Peygamber’in künyesidir) itaat et” dedi ve çocuk müslüman oldu. Rasûl-ü Ekrem dışarı çıkarken şunları söylüyordu: “Hamd o Allah’a mahsustur ki bu çocuğu benim vasıtamla cehennemden kurtardı”.(6)

– Allah’ın Rasûlü bir kişiye “Müslüman ol, cehennemden kurtul!” dedi. Kişi “Bundan hoşlanmadığımı hissediyorum” deyince Rasûl-ü Ekrem “Hoşlanmasan dahi müslüman ol!” dedi.(7)

15-Hz. Peygamber’in Ebu Kuhafe’yi İslâm’a Davet Etmesi

– Fetih günü Rasûl-ü Ekrem, Ebu Kuhafe’ye “Müslüman ol, kurtul!” dedi.(8)

– Rasûl-ü Ekrem Mekke’ye girdiğinde, oradaki problemleri hallettikten sonra mescidde oturdu. Hz. Ebubekir, babası Ebu Kuhafe’yi Rasûl-ü Ekrem’e getirdi. Hz. Peygamber, Ebu Kuhafe’yi görünce “Ey Ebu Bekir! Niçin ihtiyarı bırakmadın, ben onun yanına giderdim?” dedi. Hz. Ebubekir “Ey Allah’ın Rasûlü! Onun senin yanına gelmesi, senin onun yanına gitmenden daha müstahaktır” dedi. Rasûl-ü Ekrem Ebu Kuhafe’yi önünde oturttu ve mübarek elini Ebu Kuhafe’nin kalbi üzerine koyarak şöyle buyurdu: “Ey Ebu Kuhafe! Müslüman ol, kurtul!” Ebu Kuhafe müslüman oldu, hak şehadeti getirdi. Ebu Kuhafe’nin başı ve sakalı bembeyaz olduğu halde Rasûlullah’ın huzuruna getirilmişti. Hz. Peygamber “Şu beyazlığı kına ile kapatınız. Fakat siyah kına sürmekten onu koruyunuz” dedi.(9)




Dipnot a. Suffa Medine-i Münevvere’deki camiin gölgelendirilmiş bir yeri, avlusu idi. Orada Medine’ye hicret eden fakirler barınırdı. Evleri olmayan, aşiretleri bulunmayan kimseler orada barınırdı. Suffa ehli Kur’an’ı Öğrenirler, her savaşa iştirak ederlerdi. Rasûlü Ekrem akşam yemeği yerken onları çağırırdı. Onları bazan ashabı kirama taksim ederdi. Bir grup da Rasûlullah ile beraber yemek yerdi. Bu durum Allah zenginliği peygambere ve sahabilere verinceye kadar devam etti.
1. Tabarânî, Heysemî, VI/162. (Bu hadisi İmam Ahmed ve oğlu rivayet etmiş ve fakat metnin tamamını zikretmemişlerdir. Ebu Davud da bu hadisin bir kısmını zikretmiştir).
2. İbn Asakir,
3. İbn Asakir, Tabarânî, Beyhakî; Müntehab, V/156
4. Ebu Ya’lâ, Heysemî, IX/18. (Bu senedin ricali içerisinde adı bilinmeyen bir ravi vardır ve fakat diğerleri güvenilir kimselerdir).
5. İmam Ahmed, (Enes b. Malik’ten); Heysemî, V/305, (Bu hadisin ricali güvenilir kimselerdir).
6. Buharî, Ebu Davud, (Enes’ten); Cem’ul-Fevâid, I/124
7. Ahmed, Ebu Ya’lâ, (Enes’ten), Heysemî, V/305, (Bu son iki hadisin ricali de güvenilirdir).
8. Tabarânî (Esma binti Ebubekir); Heysemî, V/305 (Hadisin ricali güvenilirdir).
9. İbn Sa’d, V/451 (Esma’dan)

Toplam 94 , Bugün 2 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here