10-Hz. Peygamber’in Muaviye b. Hayde’yi İslâm’a Davet Etmesi
– Muaviye şöyle anlatır: Rasûlullah’a vardım ve dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana parmak boğumlarının adedinden daha fazla dinine gelmemek için yemin etmiştim ama şimdi Allah’ın bana öğrettikleri hariç hiçbir şeyi hakkıyla çözemeyen bir kişi olarak sana geldim. Allah’ın rızası adına sana yemin verdiriyorum, Rabbimiz seni hangi hususta bize peygamber olarak gönderdi?” Rasûl-ü Ekrem “Beni İslâm dini ile gönderdi” deyince Muaviye sordu:
“İslâm dini de nedir?” Rasûl-ü Ekrem “Yüzümü (kendimi) Allah’a yönelttim, putlardan uzaklaştım deyip, namazı kılacak, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi diğer müslümanlara haramdır. Müslümanlar yardımlaşan iki kardeş gibidir. Müslüman olduktan sonra şirk koşanlardan olan bir kimse, müşriklerden ayrılmadıkça, Allah ondan herhangi bir ameli kabul etmez. Sizin kemerlerinize yapışıp sizi ateşten uzaklaştıracak ben değilim. Dikkat ediniz, kesinlikle Rabbim beni çağıracak ve bana ‘Kullarıma tebliğ ettin mi?’ diyecek ben de ‘Rabbim! Ben kullarına tebliğ ettim’ diyeceğim. Dikkat edin! Burada hazır olanlarınız, olmayanlara tebliğ etsin. İyi bilin ki ağızlarınız bağlı olduğu halde Allah’ın huzuruna çağrılacaksınız (ağızlarınız konuşmaz hale gelecek, o gün azalarınız konuşacaktır). Sonra sizin halinizi ilk ifşa eden baldırlarınız ve elleriniz olacaktır” buyurdu.
“Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim; “Bu bizim dinimiz midir?” Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem “Bu, senin dinindir. Nerede iyilik yaparsan o sana kâfi gelir” dedi.(1)
İşte bu, maruf ve sahih senedle gelen bir hadistir. Bu hadis Hakim Ebu Muaviye’nin değil de Muaviye bin Hayde’nin hadisidir. Zira İbn Abdilber bu hadisten önce Hakim Ebu Muaviye’nin hadisini de nakletmiştir ki o hadis şöyledir:
Hakim Ebu Muaviye diyor ki: “Ben Rasûlullah’a ‘Rabbimiz seni ne ile peygamber olarak gönderdi?’ diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Allah’a kulluk yapacak, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayacaksın. Namazı eda edecek, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi müslümana haramdır. İşte bu senin dinindir. Nerede olursan ol, bu sana kâfi gelir”.(2)
11-Hz. Peygamber’in Adiy b. Hatim’i İslâm’a Davet Etmesi
– Adiy b. Hatim (ca.) şöyle anlatıyor: “Kulağıma Rasûlullah’ın peygamber olarak gönderildiği haberi geldiğinde şiddetli bir şekilde bu haberden rahatsız oldum. Çıktım, Rum diyarının bir bölgesine gittim (bir rivayete göre Kayser’e vardım). Buraya varışım da en azından Rasûlullah’ın peygamber olarak gönderilmesinden duyduğum hoşnutsuzluktan daha hoşnutsuz geldi bana. Kendi kendime “vallahi keşke o kişinin yanına varsaydım (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyor).
Eğer yalancı ise bana bir zarar veremezdi. Eğer doğru ise bunu bilmiş olurdum” dedim. Böylece Rasûlullah’ın yanına vardım. Vardığımda halk “Adiy bin Hatim! Adiy bin Hatim!” diye bağırdı. Rasûlullah’ın yanına gittim. Bana “Ey Hatim’in oğlu Adiy! Müslüman ol, sağlam kal!” sözünü üç defa tekrarladı. Ben de “Ben bildiğimin üzerindeyim” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Ben senin dinini senden daha iyi bilirim” dedi. Ben de “Sen dinimi benden daha iyi mi biliyorsun?” deyince Rasûl-ü Ekrem ‘evet’ dedi ve devamla “Sen hıristiyanlık ile sabiilik arasında bulunan Rekusiye dininden değil misin? Buna rağmen kavminin ganimetinin dörtte birini de yiyorsun” dedi. Ben de cevab olarak “Evet, dediğin gibiyim” dedim. Rasûl-ü Ekrem devam etti: “Senin dinine göre bu sana helal değildir!”
Rasûl-ü Ekrem durmadan bana bende olanları söylüyor, ben de ona tevazu gösteriyordum. Sonunda bana “Dikkat et! Kesinlikle ben seni müslümanlıktan alıkoyanı biliyorum. Sen düşünüyorsun ki halkın zayıfları, kuvvetsizleri Muhammed’e tâbi olmuşlar, Araplar onu terketmişler! Sen el-Hire’yi (Kûfe’nin yakınında bir yerdi ve Kisra’nın da merkeziydi) biliyor musun?” dedi. Ben de cevab olarak “Görmedim, fakat işittim” dedim. Rasûl-ü Ekrem “Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki bu iş tamamlanacaktır. Öyle ki kadın tek başına Hire’den çıkıp hiç kimsenin koruması söz konusu olmadan gelip Kâbe’yi tavaf edecektir. Allah’a yemin ederim, Kisra b. Hürmüz’ün hazineleri müslümanlarca fethedilecektir” dedi. Adiy diyor ki: “Ben sordum: “Hürmüz’ün oğlu Kisra mı?” Rasûl-ü Ekrem “Evet, Hürmüz’ün oğlu Kisra!” buyurdu ve devam etti: “Allah’a and içerim ki mal o kadar çok olacaktır ki hiç kimse artık mal kabul etmeyecektir”.
Adiy bin Hatim diyor ki: “İşte kadın Hire’den çıkıyor, hiç kimsenin korumasına ihtiyaç duymadan gelip Kâbe’yi tavaf ediyor ve kimse ona karışmıyor. Ben Kisra’nın hazinelerini fetheden sahabîler arasında idim. Nefsimi elinde tutana yemin ederim, üçüncü hadise de olacaktır. Yani mal o kadar çoğalacaktır ki hiç kimse artık ona iltifat etmeyecektir. Çünkü Allah’ın Rasûlü böyle söyledi”.(3)
– Adiy bin Hatim şöyle anlatıyor: “Allah Rasûlü’nün akıncıları geldi. Ben de o zaman Akreb’de bulunuyordum. Esir edilenler arasında halam da vardı. Başka insanlar da esir edilerek götürülmüştü. Esirler Allah Rasûlü’ne geldiklerinde peygamberin teftişi için saf haline dizildiler. Aralarında bulunan halam, Rasûl-ü Ekrem’e hitaben “Ey Allah’ın Rasûlü! Yardımcı uzaktır, çocuk yoktur. Bense yaşlı bir kadınım. Herhangi bir hizmette bulunamam.
Allah seni bağışlasın, beni bağışla” dedi. Rasûl-ü Ekrem “Yardımcın kimdir?” dedi. Halam “Hatim’in oğlu Adiy’dir” dedi. Rasûl-ü Ekrem “Allah ve Rasûlü’nden kaçan Adiy mi?” diye sorunca halam, Rasûlullah’a hitaben “Beni bağışla” dedi. Rasûl-ü Ekrem halamı geçtikten sonra peygamberin yanında bulunan bir kişi -zannedersem Hz. Ali idi-, halama ‘Rasûl-ü Ekrem’den bir binek iste’ dedi. Halam da Rasûl-ü Ekrem’den bir binek istedi ve Rasûlullah da ona bir binek verilmesini emretti.
Adiy diyor ki: “Halam bana gelerek dedi ki: “Babanın yapmadığı bir işi sen yaptın. Haydi Rasûlullah’a ya isteyerek veya korkarak git! Falan adam Rasûlullah’a geldi, ondan iyilik gördü, falan adam geldi ondan iyilik gördü” dedi. Adiy diyor ki: “Rasûlullah’a vardım, baktım yanında bir kadınla birkaç (veya bir çocuk) bulunuyordu. Anladım ki o ne Kisra’dır, ne de Kayser’dir. Rasûl-ü Ekrem “Ey Hatim’in oğlu Adiy! Seni kaçıran nedir? Lâilaheillallah demek mi seni kaçırttı’? Acaba Allah’tan başka mabud var mıdır? Seni kaçıran nedir? Allâhu Ekber demek mi seni kaçırttı? Acaba Allah’tan daha yüce birşey var mıdır?” dedi.
Adiy diyor ki: “Ben müslüman oldum, baktım ki Rasûl-ü Ekrem’in yüzü güldü ve dedi ki: “Allah’ın gazabına uğrayanlar yahudiler, sapıtanlar ise hristiyanlardır!” (Bu sözle Fatiha suresinin son ayetleri kastedilmektedir).
Adiy diyor ki: “Sonra Rasûlullah’tan birşeyler istediler. Bundan ötürü Hz. Peygamber Allah’a hamdu senalar ettikten sonra şunları söyledi: “Ey insanlar! Sizin için nafakanızdan fazla olanı vermek vardır! (Bunun üzerine bir kişi bir sa’ getirdi. Bir kişi bir sa’nın bir kısmını, bir kişi bir kabza, bazıları da kabzanın yarısını veya bir parçasını getirdiler. Şu’be “Zannıma göre Adiy şöyle söylemiştir: “Kimi bir hurma, kimi bir hurmanın yarısını getirdi” dedi). Herhangi biriniz Allah’a mülaki olduğunda Cenabı Hak da benim söylediğimi ondan soracaktır: “Seni işitir, görür kılmadım mı? Sana mal ve çocuk vermedim mi? Sen bana hangi azıkla geldin?” O zaman kişi sağına-soluna, önüne ve arkasına bakacak, hiçbir şey görmeyecektir. Ancak yüzüyle ateşten kendisini koruyabilecektir. O halde, ateşten korunun! Velev ki bu bir hurmanın yarısıyla, parçasıyla olsa da. Eğer bu da yoksa güzel bir konuşma ile olsun. Ben sizin için fakir olacaksınız diye korkmuyorum. Kesinlikle Allah size yardım edecek ve verecektir. Sizin için dünya hazineleri fethedilecektir. Öyle ki kadın tek başına Hire’den kalkıp Medine’ye veya daha uzak yerlere gidecektir ve nefsi için hırsızdan, yol kesiciden de korkmay acaktır”.(4)
Toplam 127 , Bugün 2